IŞİD’le baş etmek mümkün ama bir şartla…
Brüksel’deki kanlı terör saldırısının ardından ABD hükümetinin vatandaşlarına “Avrupa’ya gitmeyin” çağrısı yapması; bu yaz yapılacak Avrupa Futbol Kupası maçlarının seyircisiz oynanmasının düşünülmesi hiç de iyi haberler değil… Çünkü bir çaresizliğin ifadesi. Bizim de az çok içinde yer aldığımız Batı dünyası ilk defa bu kadar çaresiz durumda. İnsanlar evlerinden çıkmaya korkuyor, yöneticilerin ellerinden bir şey gelmiyor.
Belki Ortaçağ’da Avrupa’yı kırıp geçiren veba salgınlarının toplumda oluşturduğu halet-i ruhiye bugünkü atmosferle kıyaslanabilir ancak. Bir de daha önce Roma İmparatorluğu’nun da yıkılmasına yol açan ve birkaç yüzyıl devam eden yıkıcı Barbar akınları karşısında duyulan çaresizlik... Geçenlerde KARAR’daki yazılarından birinde Alaattin Karaca’nın söz ettiği Kavafis’in ünlü“Barbarları Beklerken” şiirinde Roma ahalisinin ağzından anlatılan çaresizlik…
***
İslam toplumlarında ise Moğol istilası benzer bir psikolojik hava oluşturmuştu. Belli başlı medeniyet merkezleri yakılıp yıkılmış, hemen hemen bütün şehirler harap edilmiş, ne sanat ne ekonomi ne eğitim kurumları ayakta kalabilmişti. İnsanlar birkaç yüzyıl boyunca derin bir kaygı, korku ve çaresizlik hissiyle yaşamışlardı. Moğol İstilası’ndan önce yaşanan Haçlı Seferleri’nin yol açtığı tahribatı ve canilikleri gölgede bırakan bu hadisenin ardından başta Memluk ve Osmanlı olmak üzere yeni siyasi ve sosyal canlanma modelleri oluştu ama İslam medeniyetinin gelişimi durdu; bugüne kadar devam eden gerileme dönemi başladı.
Niyetim bugünkü durumu dramatize etmek değil elbette. Ama çağdaş medeniyetin çok ciddi bir kriz yaşamakta olduğunu söyleyen düşünürlerin sayısı az değil. Diğer yandan bugünkü siyasi ve toplumsal yapıları tehdit eden en önemli riskin de asimetrik terör saldırılarına karşı dayanıksızlık olduğu tespiti büyük ölçüde paylaşılan bir fikir.
***
Aslında burada, denilebilirse, krizin içinde bir fırsat da yok değil. Zira bugün başta IŞİD olmak üzere birtakım terör gruplarının ortaya çıkışına sebep olan problemler aynı zamanda çağdaş medeniyetin krizine yol açtığı düşünülen problemler. Neler bunlar? Küresel çağın kaçınılmaz bir gerçeği olan kültürel farklılıkların yönetilmesi sorunu… Avrupa’daki sanayi devriminin oluşturduğu yeni sosyoekonomik yapının sömürgeciliğe yönelmesinden itibaren dünyanın kuzeyi ile güneyi arasında oluşan ve giderek derinleşen refah farkının bugünün küreselleşme şartlarında artık tolere edilemez seviyeye gelmiş olması… Batı ülkelerinin politikalarına yön veren seçkin kesimlerin küreselleşme realitesini hesaba katmadan 19. yüzyıldan kalma bir dış politika anlayışına saplanıp kalmış olmaları… Yani Ortadoğu’da, Afrika’da veya İç Asya’da meydana gelen gelişmeleri “nasıl olsa bizim evimizin dışında” diyerek umursamayışları… Özellikle ABD’nin Ortadoğu’ya züccaciye dükkânına giden fil gibi girmesi…
***
Sadece dış politika vizyonu değil… Avrupa ülkeleri 1980’li yıllardan itibaren zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olmasını öngören ekonomi politikalarına yöneldiler. Liberal demokrasi insanlık için “mutlu bir yarın” öneremez hale gelirken sosyal demokrasi de iflas etti. Demir perdenin yıkılmasının ardından ise sosyalizm de bir ümit olmaktan çıkınca “nihilizm” bir anlamda alternatif ideoloji haline geldi. Bugün gerek IŞİD gerekse bizdeki PKK gibi yapıları besleyip büyüten ideoloji aslında nihilizmdir. Yani çaresizlik, ümitsizlik, öfke ideolojisi…
Evet, bugün IŞİD’e veya diğer benzeri terör örgütlerine karşı bütün devletlerin işbirliği içinde hareket etmeleri lazım ki bu mücadeleden sonuç alınabilsin. Bazılarının düşman olarak algıladığı terör gruplarını bazılarının dost olarak görmeleri durumunda bu iş olmaz. Bu bir. İkincisi, politik/polisiye yöntemlerden önce toplumsal temelde radikal adımlara ihtiyaç var ki terör örgütlerini ayakta tutan ideolojik zemin kurutulabilsin. Bunun için ise bazen selefi İslam anlayışı olarak, bazen devrimci sosyalizm olarak, bazen etnik milliyetçilik olarak tezahür eden hastalıkla mücadele etmek lazım öncelikle. Yani gerek Avrupa’da gerekse Türkiye’de ve artık neredeyse bütün dünyada özellikle şehirlerin arka mahallelerindeki genç nesilleri sarıp sarmalayan nihilizm ideolojisini oksijensiz bırakmak gerekiyor. Zor olan bu.