110 bin kişiye fazlasıyla var ama 7 milyon kişiye yok

Türkiye’de mahkemelerdeki icra dosyası sayısı 25 milyonu geçmiş durumda. Ekonomik dar boğaz, hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon hiç kuşkusuz bu artışın başlıca sorumluları. Yetişkin nüfusun üçte birinden fazlası icralık.

Birkaç ay önce anlaşıldı ki, bu icra dosyalarının dörtte biri, “küçük” denebilecek borç ve alacaklardan oluşuyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 5 Eylülde yaptığı basın açıklamasında bu küçük miktarlı borç ve alacaklar için çizgiyi 2 bin liradan çizdi; bu miktarın altındaki borç ve alacakların tasfiye edileceğini müjdeledi.

Erdoğan’ın söylediğine göre borcu 2 bin liranın altında olan insan sayısı 7 milyona yakındı. Ülkemizde 24 milyon hane var; yani her dört haneden en az birinde icralık bir aile üyesi var. Bu borçlar daha çok cep telefonu borcu, elektrik-doğal gaz faturası borcu ve düşük limitli kredi kartı borçları.

İcraya verilen bireyler için durumun vahameti ortada, anlatmaya bile gerek yok. Ama bir de Türkiye’nin yargı sistemi açısından düşünün. Tasfiye edilmeyi bekleyen 25 milyon dosya; bu dosyaların neredeyse üçte biri, bugünkü şartlarda “küçük” denebilecek alacak-verecek anlaşmazlıklarından doğuyor.

Bu dosyaların, yani 25 milyon icra dosyasının tamamının bir an önce kapatılması gerek. Bunu en çok alacaklılar ister; çünkü orada bağlanmış alacağını bir an önce nakde çevirmek ve kendi kayıp sermayesine eklemek arzusundadır. Borçlularsa, eğer borçlarını inkar etmiyorlarsa (ki dosyaların ezici çoğunluğunda böyle bir inkar yoktur) alacaklısıyla uzlaşmak, bir orta yol bulmak, mesela borcunu zamana yaymak ister.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı 2 bin liraya kadar olan borçlarla ilgili dosyalar nasıl tasfiye edilebilirdi?

Eğer alacaklı tarafta devlet varsa, alacağından vaz geçer olur biter. Yok alacaklı tarafta bir özel sermaye şirketi varsa, bu kez devlet bu borcu üstlenir, yine olur biter.

7 milyon dosya çarpı 2 bin lira, 14 milyar TL eder. Devlet hepsini nakden ödese dahi, seçime 6 ay kala 7 milyon vatandaşı rahatlatmak ciddi bir siyasi avantaj yaratmak için düşük bir “seçim yatırımı” faturası bu.

Ama iktidar kanadı böyle bir “seçim yatırımı” yapmak istemedi, kendisi için beklenen avantajı yaratmadı. En azından şimdilik durum böyle.

Meclis’te Plan Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen bu konudaki madde şu an bu alacakların sahibi durumunda olan varlık yönetim şirketlerine bu alacaklarını tasfiye etmesini “tavsiye” ediyor; bu borçların devlet tarafından üstlenileceğine dair bir şey söylemiyor. Yasa, “Bu borçları Hazine üstlenmiştir” dese, Hazine zaten bu varlık yönetim şirketleriyle masaya oturacak ve 14 milyar liralık alacak için belki 5-6 milyarı bile bulmayan bir ödeme yapıp işi bitirecek ama hayır, yasa koyucu böyle bir tercih kullanmıyor.

Şimdi durduk yerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeniden eleştirilecek, kur korumalı mevduat için 9 ayda ödenen 85 milyar lira hatırlatılacak, bu ödemeyi alan taş çatlasa 110 bin kişiyle 7 milyon doğal gaz, elektrik ve telefon gibi faturalarını ödeyemeyen dar gelirli vatandaş kıyaslanacak. Derken Erdoğan devreye girecek, son anda genel kurulda madde değişecek, borçları Hazine üstlenecek.

Görüyorsunuz, milletvekillerimiz de, bürokratlarımız da, yoksul vatandaşa para aktarmak anlamına gelecek konularda devlet hazinesini sonuna kadar savunmakta son derece hassaslar. Göz yaşartıyor doğrusu. Ama kur korumalı mevduat gibi bir icat yapıp tek kalemde çok az sayıda insana hazineden para aktarmak söz konusu olunca kararlar bir gecede alınıveriyor.

Kaldı ki, sıkı bir pazarlıkla 5-6 milyar lirayı geçmeyecek bir borç-alacak tasfiyesi anlaşmasından kamu büyük ihtimalle kârlı çıkacak. Çünkü mahkemelerden tasfiye edilecek 7 milyon dosyanın yürütülmesi masrafından kurtulacak devlet; az şey değil.

Bu konuda Erdoğan iktidarının neden böyle davrandığını anlamaya sahiden imkan yok. Milyonlarca insana bu can sıkıcı konuda önce ümit verip sonra o ümidi onların elinden almak ve muhalefet bağırmaya başlayınca da ümidi geri getirmek nasıl bir siyasi fayda sağlayacak iktidara, benim bir cevabım yok. Ama şunu biliyorum: Kemal Kılıçdaroğlu bir gece bir video yayınlayacak, Erdoğan sıkışacak ve bu borçları devletin üstlenmesi için talimat vermek zorunda kalacak. (Erdoğan “Gollük pas verdi” desek yanlış olmaz yani.)

Kimse kendini “Bütçe imkanları çok daraldı, o yüzden yapamadılar” gibi cümlelerle yormasın. Erdoğan iktidarının seçim öncesi yapmaya çalıştığı bir dizi ekonomik rahatlatma hamlesi içinde en ucuza gelecek olanı aslında icra borçlarının Hazine tarafından üstlenilmesiydi.

Bir tuhaf durumla karşı karşıyayız anlayacağınız.

YORUMLAR (8)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
8 Yorum