Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı: Güçlü mü olsun, söz dinleyen mi?

Şu anlaşılıyor: Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Güçlü parlamenter sisteme geçiş” adı verilen Anayasa değişikliği önerileri paketini hazırlamak için bir araya gelen 6 partinin bu birlikteliklerini Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerinde de sürdürmelerini istiyor.

Böylece, Deva, Gelecek ve Demokrat Parti de, CHP, İyi Parti ve Saadet’in bir önceki seçimde oluşturduğu Millet İttifakı’na katılmış olacak. Ama mesele sadece milletvekili seçiminde ittifak yapmaktan ibaret değil.

Kılıçdaroğlu, bu 6 partinin temel politika konularında ortak bir programa ulaşmasını, mesela ekonomide, dış politikada, eğitimde vs 10-15 maddelik uzlaşı dokümanları ortaya çıkarmasını arzu ediyor. Yani bir iktidar koalisyonu kurmak istiyor.

Eğer ortaya çıkabilirse bu dokümanlar bir nevi ortak seçim beyannamesi ve ortak hükümet programı yerine de geçecek. Çünkü bu dokümanlar üzerinde bulunacak bir uzlaşma Anayasa teklifi uzlaşmasına benzemeyecek; bunlar hep yürütme erkiyle ilgili konular.

Peki yürütmenin başı kim? Elbette Cumhurbaşkanı. Biz, milletvekilleriyle birlikte bir de Cumhurbaşkanı seçeceğiz. Eğer Kılıçdaroğlu’nun şimdilik üstü örtük biçimde ifade ettiği bu ilkesel ittifak, sözünü ettiğim dokümanlarda uzlaşmaya varır da bir “iktidar koalisyonu” haline gelirse, o zaman Cumhurbaşkanı adayının kim olduğu görece önemsizleşecek; çünkü o cumhurbaşkanının seçilmesi halinde uygulayacağı icra programı zaten partiler tarafından oluşturulmuş olacak.

Tabii, bu varsayılan yöntemle seçime girecek bir cumhurbaşkanı adayının illa “önemsiz” biri olması gerekmez ama o adayda olmazsa olmaz bazı özellikler aranacak ister istemez:

1. Belirgin biçimde bu 6 partiden birinin taraftarı veya mensubu olsa bile uzlaşmaya açık olmasıyla tanınan biri olacak;

2. Kendine ait görüşleri olsa bile uzlaşmayla ortaya çıkacak programı benimseyip savunacak ve seçilirse de uygulayacak;

3. Seçildikten sonra gündelik hayatın getirdiği ve programda öngörülmeyen sorunların çözümü için 6 parti lideriyle sürekli istişare halinde olacak;

4. Güçlü parlamenter sisteme geçişle ilgili Anayasa değişikliği Meclis’te kabul edilirse bunu veto etmeyecek.

5. “Ben seçimde yüzde 50 oy aldım” deyip mevcut liderlere rakip olmaya kalkışmayacak.

6. Yardımcılarını ve bakanlarını bu 6 partiden seçecek, sonra da onlarla uyum içinde çalışacak.

Birkaç özellik daha sayabilirim belki ama derdimi anlattım sanırım. Bu özelliklere bakarak isim tahmini yapmak mümkün; ben yapmayacağım izninizle.

Bu yukarıda özetlemeye çalıştığım, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kafasından geçmekte olduğunu anladığımız bir tasavvur. Diğer 6 liderin bu projeyle ilgili ne düşündüğünü bilmiyoruz; projeyi bu kaba hatlarıyla onlar da kabul etse bile tek tek politika başlıklarına sıra geldiğinde çok sayıda sorun çıkabilir. Benim anladığım, bütün bu belgeler tek tek oluştuktan veya önemli bölümü ortaya çıktıktan sonra sıra aday ismini konuşmaya gelecek.

Az önce sıraladığım aday özellikleri içinde saymadım ama söylemem gerek: Aslında aranan kişi bir çeşit “koordinatör” cumhurbaşkanı veya “geçiş cumhurbaşkanı”… Gelecekte erişilmek istenen “güçlendirilmiş parlamenter sistem”in sembolik cumhurbaşkanının ilk versiyonu.

Kutuplaşmayı değil toplumsal barışı hedeflediğini öne süren, her türlü çatışmalı ve agresif ortamın sorumlusunun mevcut Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarı olduğunu savunan ve seçimin otoriterlik ile demokrasi arasında olacağını söyleyen muhalefet çizgisi açısından bakıldığında kağıt üzerinde güzel bir proje. Ülkenin birbirine hiçbir biçimde benzemeyen 6 siyasi partisi bir araya gelecek ve aynı demokratik restorasyon programını uygulayacak, kendi siyasi hırslarını bir süre için askıya alacaklar ve ülkenin ortak çıkarı için bir büyük koalisyon kuracaklar.

Ancak bu projenin elbette insanı tereddütte bırakan yönleri de var. Onları da aklıma geliş sırasıyla yazayım:

-Medyada ve kamuoyunda 2019 Mart ayı sonundan beri, “Aday kim olacak” sorusu var. Bu sorunun bu kadar uzun süredir ve bu kadar ısrarla sorulmasının nedeni, “Güçlü Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ı yine onun gibi güçlü bir ismin ancak mağlup edeceğinin düşünülmesi. İnsanlar “Hah, işte bu yener Erdoğan’ı” diyecekleri birini merak ediyorlar. Kimse “Partiler hangi ilkeler çerçevesinde bir araya gelecek” diye merak etmiyor, bir kişinin adını merak ediyor.

-Kılıçdaroğlu’nun tasavvur ettiği model, insan doğasına ve siyasetin doğasına çok uygun olmayabilir. İnsan, sonunda egosu olan bir varlık; hele seçimde yüzde 50’den fazla oy alacak insan, kaçınılmaz biçimde egosu büyük bir insan. Siyaset, güce hakim olma çabası diye özetlenebilecek bir insan faaliyeti. Seçilen o güce sahip olacak ama hakim olamayacak, bunun için de egosundan sıyrılmış olacak.

-Ekmeleddin İhsanoğlu modelini denedik, “siyaset dışı” bulundu. Muharrem İnce’yi denedik, o da fazla “katı ideolojik” bulundu. Bir deneme daha yapıp risk alacak tolerans payı kaldı mı muhalefetin?

Bu meseleyi daha çok konuşacağız nasıl olsa…

YORUMLAR (19)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
19 Yorum