Düşsün kulûba cemre-i mihr ü muhabbet

Bugün nasipse ilk cemre düşecek. Güneş, dünyâya göz kırpacak. Bahar sultan ile kış pâdişâhının, “Al kışını, ver yazımı” kavgası başlayacak. Güneş, birer hafta arayla kor parçaları yollayacak. İkincisi, haftaya buza düşecek. Su, âzâd olacak. Sonra toprak göğerecek ve bir ay sonra kesin zaferle bahar gelecek.

Cemreler, bahar sultanın ordusunu cesâretlendirecek. Çiğdemler, menekşeler, sünbüller, nergisler, bâzen cesurca, bâzen ürkekçe toprağı delip çıkacaklar. Çayır çimeni, çiçek bürüyecek. Ağaçlara, su yürüyecek. Aman Yarabbi! Bu ne güzel bir nimet!

Cemre, Nevrûz’dan bir ay evvel (19-20 Şubat), havada, suda ve toprakta birer hafta arayla ısı artışına denir. 21 Mart ekinoksundan bir ay önce güneş ışınlarının açısı artmaya başlar. Açı arttıkça dünya ısınır. 23 Eylül ekinoksunun tersi olur. Coğrafî açıklaması böyle olan, ekinokstaki ısı değişiminin, halk dilinde çok hoş bir îzahı var: Ağustos soğuya soğuya kış gelir; şubat ılıya ılıya yaz gelir." Ağustosun başında sıcaktan bunalırken yarısı gelince sabahları tatlı bir serinlikle uyanırız. Dünya, daha doğrusu bulunduğumuz enlem, soğumaya başlar.

Orta Asya'daki mitolojik inanışa göre İmre ya da Emire isimli cin, ilkbahardan önce titrek ışıklar saçarak göğe yükselir. Sonra, buzun üzerine gelip eritir. Ardından toprağa düşer. Böylece ilkbaharı müjdeler. Bulgarlardaki ismi Zemire'dir.

Zemire, Anadolu’nun bâzı yerlerinde Cemile’dir. Tokat tarafında gökyüzündeki yiğit delikanlıdır. Fitnat Hanım’a göre “ismi var, cismi yok üç birâder”lerdir.

Ol nedür kim üç birâder her zaman
Birbiri ardınca olmuşdur revân

Kimseler görmüş değildir yüzlerin
İsmi vardur cismi ammâ ki nihân

Bir zamanlar mesleğe yeni başlayan muhâbirden, cemre düşmesini fotoğraflaması istenirmiş. Günün sonunda, cemre düşmesini göremeyen muhâbirin jetonu düşermiş.

Dîvân şâirleri, cemre zamanı gelince devlet büyüklerine sunmak üzere "cemreviyye" denilen kasîdeler yazıyorlardı. Sâbit’in (ö. 1713-14), Şeyhülislâm Ali Efendi için yazdığı cemreviyyesinden bir bölüm şöyle:

Dil âteş-i mahabbet ile feyz-yâb olur
Deryâ gibi ki cemrede pür-âb ü tâb olur
Neyl-i hevâya düşdü bugün nokta cemreden
Şimden gerü serâb-ı mahabbet şerâb olur

Cahit Sıtkı Tarancı, cemre düşmesini, suyun hürriyetine kavuşup denizlere doğru neşeyle çağlaması olarak görmüş.

Kar eriyivermiş, buz kırılmış
Kuşlar gibi âzâd olmuş sular
Toprağa düşer düşmez ilk cemre
Arzın bağrında bin yol açılmış
Aktıkça akmış, şâd olmuş sular
Dağ başlarından ta denizlere

Nihâyet kış bitiyor. Tabiat, derin uykudan uyanmaya hazırlanıyor. Havayı, suyu, toprağı ısıtan cemre, gönlünüze de düşsün. İnsanoğlunun esas baharı, gönlündedir. Sözü, Bosnalı Sâbit’e verelim:

Düşsün kulûba cemre-i mihr ü muhabbeti
Bu vakt-i pür safâda bu hâhiş savâb olur

(Sevgi ve ışığın cemresi, kalplere düşsün. Bu saflık ve temizlik zamanında en güzel dilek budur.)

“Ülkenin hâli böyleyken ne müjdesi!” demeyin. Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinden suâl olunmaz, ümit kesilmez. Kul Mehmed’in dediği gibi, Kadir Mevlâm kudretini bildirsin. Dâim ağlar kullarını güldürsün.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum