Better a horrible end than horror without end veya “Hamdolsun bugün de akşam oldu”
Yıl 2001, aylardan Ekim; bankalar mevduatlara yıllık %60-70 civarında faiz veriyor. Albaraka ve diğer özel finans kurumları da (ÖFK) yaklaşık olarak %50 civarında kâr payı dağıtıyor.
Fakat İhlas Finans %80’i aşan kâr payı dağıttığı için, her kesimden fon topluyor.
2001 Kasım ayı gelince, finansal piyasalar allak bullak oldu ve mevduat bankaları verdikleri faizleri %100’lere çıkardılar.
Bu faiz artışından istifade etmek isteyen ve faiz hassasiyeti olmayan müşteriler, İhlas Finans’taki paralarını çekmeye başladı. Fakat İhlas Finans bütün taahhütlerini yerine getiremeyince, önce BDDK’nın gözetimine girdi ardından da 10 Şubat 2001’de kapatıldı.
Diğer ÖFK’lerde de kısmi para çekilişleri yaşanıyor fakat neredeyse bütün müşterileri “faizsizlik ilkesi” gereği paralarını ÖFK’lere yatırdığı için çok büyük sorun yaşanmıyordu.
Fakat Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, 19 Şubat günü yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Bülent Ecevit’e “anayasa kitapçığı fırlattığı” haberi yayılınca ekonomide adeta kıyamet koptu.
TCMB kayıtlarına göre faizler %7.000’e (yedi bin) yükseldi.
O günden 10 Mayıs 2001’e kadar geçen sürede her gün, müşteriler paralarını çekmeye geliyor ve biz, her geçen gün, müşterilere daha düşük meblağlar ödemek durumunda kalıyorduk.
En son “bakiyesi ne olursa olsun, herkese, günlük en çok 2.500 Dolar ödemeye” karar verdik ve bir çözüm bulmak için zaman kazanmaya çalıştık.
Düşünün bankada bir milyon dolarınız var ve banka size sadece 2.500 dolar verebiliyor. Üstelik sektörün en büyüğü İhlas Finans batmış.
Parasını Özel Finans Kurumlarına yatıran fon sahipleri çok sinirlendiler. Büyük para sahipleri üst yönetimi, diğer para sahipleri de şube yöneticilerini, en hafif tabiriyle beceriksizlik ve ihtiyatsızlıkla itham ediyor; aralarında, işi tehdide vardıranlar bile oluyordu.
Bu sözlü saldırılara tahammül edemeyen bazı şube personeli işe geç gelmeye hatta gelmemeye başlamıştı.
İşe gelmeyenleri, verilerle ikna etmede başarılı olunca, bazı şube müdürleri, “bu anlattığınızı, müşterileri getirelim ve onlara da anlatalım” teklifini severek kabul ediyor ve ağırladığımız müşterilerin çoğunu ikna ederek gönderiyorduk fakat birkaç gün sonra yine telaşlanarak şubeye baskı yapmaya devam ediyorlardı.
Herkes çok bunalmıştı. Akşam mesai bitince “hamdolsun bugün de akşam oldu” diye şükrediyorduk.
Sonunda işler o kadar sarpa sardı ki, herkes, “bu işkence bir an önce bitsin de nasıl biterse bitsin” noktasına kadar gelmişti. (Gelecek yazılarda daha ayrıntılı anlatacağım)
TCMB’YE VERİLEN ZOR GÖREVLER
TCMB’nin yasayla belirlenmiş pek çok gündelik görevi var. Fakat bugünlerde öyle bazı ilave görevler verilmiş ki, adeta bu görevlere “imkânsızı başarma görevi” denilse yeridir.
“Politika faizlerini artırmadan doları 18 TL’nin altında tut.”
“Kredi verdir fakat bu kredilerin dövize gitmesini önle.”
“İthalata döviz bul fakat ihracatçıları küstürme.”
“Döviz bul”
“İşsizliği azalt, ekonomiyi büyüt ve unutmadan, enflasyonu da düşür vs. vs. vs.”
TCMB’nin rezervlerinin yüz milyar doları geçtiğine bakmayın, bunun 30 Milyar doları ülke swapı ve IMF parası, 42 Milyar doları da altın; geriye kullanılabilecek 30 milyar dolar kalıyor.
TCMB, mevcut döviz rezervlerini azaltmaksızın bütün döviz ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor.
Türkiye’nin günlük, ihracat, ithalat, dış borç alma-geri ödeme ve diğer döviz alım satım işlemleri hacmi, ortalama 10 milyar dolardır, en az on milyar dolar.
Geçen hafta Rusya’dan bir miktar döviz gelince, buna en çok sevinen kesim, ekonomi yönetimindeki teknokrat ekip olmuştur, muhtemelen. Çünkü aynı hafta içinde CDS primleri de 900’lerden 600’lere düşmüş ve yurt dışından borç bulma umutları artırmıştı.
Fakat haftanın son gününde Moody’nin Türkiye’nin reyting notunu B2’den B3’e yani “borç alırsa ödeyemeyeceği kesin” seviyesine düşürmesi, borç bulma umutlarını bir kez daha karanlığa itti.
Acaba ekonomi yönetimindeki profesyoneller, mesai bitiminde “hamdolsun bugün de akşam oldu” dedikten sonra; “ne zaman biteceği belli olmayan korkulu günler yaşayacağımıza, ‘mukadder son’la bir an önce yüzleşmek daha iyidir” diyorlar mı merak ediyorum.