Bir geri kalmışlık belgesi: İSO 500

Türkiye imalat sektörünün kabaca üç temel niteliği var: Avrupa’nın terk etmekte olduğu sanayiler, Avrupalıların sahip olduğu sanayiler ve Avrupalıların ambargo uyguladığı sanayiler.

Birincisi Avrupalıların artık bir verim görmeyip terk etmeye devam ettiği sanayilerdir.

Avrupalı sanayicilerin henüz terk etmedikleri sektörlerde, Türk firmalarının bir başarı elde etmesi çok zordur. Bunun başlıca sebebi, yatırım ortamları arasındaki avantaj farkıdır; mesela uzun vadeli ve ucuz finansa erişim, know-how geliştirme ve makine üretim yeteneği bakımından Türk firmaları Avrupalı rakipleriyle yarışamazlar.

Keza devlet teşvikleri de öyledir. Avrupa ülkeleri, hiç kimsenin ruhu duymadan çetrefil mekanizmalarla, firmalarına yıllarca, çok iyi destekler sunabiliyorlar; kendi ürün ve markalarının, küresel çapta tutundurulması, her Avrupa hükümetinin en önemli amacıdır.

Bu hep böyleydi ve uzun bir süre daha böyle kalmaya devam edecek.

Herhangi bir Türk firması, teknolojisi veya marka değeri yüksek bir yatırıma kalkıştığında, arkasında, Avrupa Birliği kadar cömert bir “hami devlet” bulamayacağını bilir ve Avrupa firmalarıyla yarışmaktan vazgeçer.

Diyelim ki ısrar etti ve başardı, bu durumda, ya şirketini yabancılara satar, ya da başaramaz ve batar.

Türk sanayicisinin girdiği ve devam ettireceği sektörler yükte ağır pahada hafif sektörlerdir: İnşaat demiri, çimento, mermer, inşaat malzemeleri, değirmencilik, çevre kirletici de olsa kimyasal ürünler, tekstil, hazır giyim, vs.

Türkiye’de üretilen demir çelik ürünlerinin yaklaşık %70’i elektrikli ark ocaklarında ve hurdadan üretiliyor.

Türkiye inşaat demirinde ihracatçı ve yassı çelik mamullerinde net ithalatçı bir ülkedir. Orta seviye katma değerli, kaliteli çelik üretimi de eser miktarda vardır.

Paslanmaz çelik üretimiyse yoktur. Çünkü bu yatırım için en az dört Milyar dolar gerekiyor.

Gümrük Birliği belası yetmiyormuş gibi Türkiye, Kore ve Japonya’yla da serbest ticaret anlaşması imzalamış. Yani Türkiye’de paslanmaz çelik yatırımı yapan firma şu ya da bu şekilde fakat mutlaka batar.

Buna rağmen AB, bildim bileli ilk defa Türk çelik ürünlerine kota uygulamaya başladı ve bu kotaya Türkiye, hakiki bir cevap vermedi.

Devam edelim, Türkiye’de yaklaşık, ihtiyacın iki misli kurulu çimento kapasitesi vardır: 150 Milyon ton.

İşin acısı, şimdi bir “deli” çıkıp yeni bir çimento fabrikası kurmaya çalışsa, onu durduracak hiçbir yasal engel yoktur.

Türkiye dünyanın buğdayını ithal edip una çevirmesine rağmen değirmencilikte de kapasite kullanım oranı %50’dir, vs.

Örnekler çoğaltılabilir.

Milyarlarca dolar dökerek kurduğumuz yeşil enerjinin ürettiği elektriğin çoğunu da bu düşük verimli demir çelik ve çimento fabrikaları tüketiyor, maalesef.

İkincisi, Avrupalılara ait sanayi kuruluşlarıdır.

Otomotiv ana sanayisine ilaveten sayıları iki yüz âdeti aşan ve yedek parça üreten yabancı sermayeli firmalar da vardır. Ana sanayinin tamamı ve yedek parça üretenlerin büyük çoğunluğu, iç pazarımızın yüksek gümrük duvarlarıyla korunduğu yıllarda, yani Gümrük Birliğinden önce kurulmuştur.

Buna rağmen otomobillerin yerlilik payı ortalaması %50’dir.

Bu %50 de, otomotivin en değersiz parçalarından oluşur: Çelik gövde, lastik, kaporta, koltuk, cam, far, güvenlik kemeri vs. Denilecektir ki Türkiye’de otomotivin her parçası üretilebilir, evet üretilebilir fakat istemiyorlar.

Otomotiv sektörü üretimlerini, küresel çapta, sebebini sadece onların bildiği bir dengeye göre paylaştırırlar.

Mesela Ford ticari araç üretimi buradadır fakat Ford otomobil üretimi buraya gelmez.

Maliyet avantajı ne olursa olsun gelmez, diyelim ki Ford, bir otomobilden 500 dolar kazanıyor; eğer Türkiye’de üretilirse kârı, maliyet avantajından dolayı 1.200 dolara yükselebilir; fakat gelmiyor, bunun sebebini de bir tek onlar biliyor.

Otomotiv her şeye rağmen, yine de yararı yüksek bir sektör, hiç olmazsa burada yüksek miktarda üretim ve yıllık 30 milyar doları aşan bir ihracat var; tüketim malları endüstrisinde faaliyet gösteren yabancı sermayenin neredeyse hiç ihracatı yoktur ve net ithalatçıdırlar.

Konu tek bir köşe yazısına sığmayacak kadar geniş, devam edeceğiz.

YORUMLAR (16)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
16 Yorum