İhracatın değil ithalatın başarı destanı
Hükümet ve bileşenleri, medyanın bütün mecralarında “ihracattaki başarıları” ballandıra ballandıra anlatıyorlar.
Hükümetin planlamadığı fakat özel sektörün dinamizmiyle gelişen yeni bir süreç var ve bu süreç ihracatı artırma potansiyeline sahip, bu kadarı doğru; fakat abartıldığı kadar Türkiye’nin önemli ve büyük bir başarısı var mıdır, irdeleyelim.
Kasım ayında, ihracat %33,44 artarak 21 milyar 468 milyon $’a çıkmış.
İthalat da %26,73 artarak 26 milyar 794 milyon $’a yükselmiş.
Fakat dış ticaret açığı 5 milyar 326 milyon $’a yükselmiş. Yükselmiş diyoruz çünkü bu, 5.326 milyon $ dış ticaret açığı,2020 yılı Kasım ayından788 milyon $ daha fazladır.
Döviz kurları artıyor, gümrük vergileri artıyor, gümrük memurları, ithalat işlemlerini yavaşlatıyor; fakat her şeye rağmen ithalat, Kasım ayında da, rekor düzeyde arttı.
Ocak - Kasım 2021 rakamlarına da bakalım, hem de, reel rakamları görmek için altın hariç rakamlara bakalım: İthalat 62.100 milyon $ artarak 235.825 milyon $’a ve ihracat da 47.778 milyon $ artarak 194.094 milyon $ yükselmiş.
Emtia fiyatları ve kurların yükselmesi, Türk halkının alım gücünün düşmesive atıl kalan üretim kapasitelerinin ihracata tahsis edilmesiyle, toplamda, ihracat,yaklaşık 50 milyar $ artmış olacak.
Eğer ithal edilen ürünlerin etiketi değiştirilip ihraç edilseydi, ihracat daha fazla artacakmış.
Üstelik ihracattaki 50 milyar $’lık artışın 30 milyar $’lık kısmı, emtia fiyat artışlarından kaynaklanıyor.
İlave bir birimlik ihracat artışı sağlamak için ithal edilen hammadde ve ara mal oranı %60’ları aşmış görünüyor.
Daha gerçek ve daimi hakikat, İthalatın, ihracattan daha fazla artığıdır; peki bu niçin görmezden geliniyor?
İTHALAT NİÇİN ARTIYOR
1)Küresel düzeyde emtia fiyatları arttığı,
2)Navlun ücretleri, emtia fiyatlarından bile kat kat fazla arttığı,
3)İhraç edilen ürünler içinde ithal hammadde ve ara malı oranları%80’lere kadar yükseldiği,
4)Kur artışlarına rağmen veya kur artışlarından dolayı yurt içi talep arttığı ve
5)TCMB’nin faiz indirimlerinin seviyesi irrasyonel olduğu için ithalat artıyor.
Faizler ile ithalat artış hızı arasında ters orantılı fakat kesin bir ilişki vardır.
Faizler düştüğünde ithalat kesinlikle yükselir ve tam tersi, faizler yükseldiğinde de, ithalat artış hızı düşer.
Türkiye’de tüketilen sanayi ürünleri içinde ithalatın doğrudan ve dolayı payı %65 ve üzeri olduğu için faizler düştüğünde toplam talep yani iktisadi faaliyetler yani tüketim ve yatırım harcamaları artar, bu da, önce ithalat, ardından kurlar ve final olarak da enflasyon artar.
Nakit fazlası olan işletmeler, harcamalarını, faizler düştüğü ya da yükseldiği için değil, işlerinin doğası gerektirdiği için yaparlar; keza, birikimlerini bankalara yatıran gerçek ve tüzel kişilerde kolay kolay ilave harcamalar yapmazlar çünkü onlar yatırım harcaması yaparak değil tasarruf ederek para kazanmayı amaçlarlar.
Geriye yeterli miktarda ve ucuz nakit bulamadığı için harcama yapamayan gerçek ve tüzel kişiler kalıyor. Bu kişiler,kolay ve ucuz fonlara kavuşunca, planladıkları harcamaları, büyük bir iştahla yapmaktan çekinmezler.
Bu kişiler, yatırım ve tüketim harcamalarına ilaveten spekülatif harcamalarda yaparlar: Döviz, altın, emtia, gayrimenkul, araba, elektronik eşya, mobilya ve beyaz eşya vs.
EKONOMİ POLİTİKALARINDA TUTARLILIK VAR MI?
Seçici olmayan bol ve ucuz kredi politikalarının sadece zararı olur.
Geçen yıl, ihracatçılara verilen TL kredilerinin maliyeti TCMB faiz oranlarının 4 puan altındaydı yani bugün bu oranın 15-4=11 olması gerekirdi; %15 uygulanıyor.
Avrupalı ihracatçılar, sıfır maliyetle kredi bulabiliyorken, Türk ihracatçılarına Eximbank’ın önerdiği kredilerin faizi % 6’ya kadar tırmanıyor.
Yatırımcılara, kullanacakları kredileri geri ödeyecekleri zaman %7 faiz indirimi desteği vaat ediliyor. Bu etkisiz bir destekleme yöntemi, doğrusu, yatırım anında yani harcama yapılırken desteklemek.
İhracat ve üretim böyle mi desteklenir?
Ekonomi yönetimi sadece ihracatçılara, üreticilere, yeni yatırım yapacaklara düşük maliyetlerle kredi verse kimin itirazı olabilir ki…