Mîrî mubayaa müsadere ve bedava maske

1768 yılında Lehistan lehine savaşa giren Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere’nin desteklediği Rusya karşısında hem denizde hem de karada kesin ve çok ağır yenilgilere uğradı.

1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca Anlaşmasıyla son bulan bu savaş, ödenen savaş tazminatı ve azalan vergi gelirleri dolaysıyla Devletin ekonomik yapısını tahrip etti.

MÎRÎ MUBAYAA

Osmanlı Devletinin üretici ve esnaftan maliyetine yakın bir fiyatla mal satın almasına “mîrî mubayaa” denirdi. Satıcılar bir nevi “ayni vergi” niteliğinde olan ve herkesten gücü oranında yapılan bu satın almalardan çok olumsuz etkilenmezlerdi.

Fakat Osmanlı-Rus savaşında “mîrî mubayaa” miktarı arttı, sonra zararına fiyatlarla satış yapıldı ve sonra da bu satışlar uzun vadeli olarak yapıldı. Fakat Devlet, ödemeleri zamanında yapamadığı için pek çok esnaf ve üretici battı.

Bu uygulamalar bile hazinenin açığını kapatamayınca bu defa çalışan işyerlerinin “yatırım sermayeleri” nakde çevrilerek devlet tarafından zorla borç olarak alındı ve karşılığında “Esham Senetleri” (Vergi gelirleri pay senedi) verildi.

MÜSADERE

Bu tedbirler de yetmeyince, ölen, zengin esnaf ve tüccarın terekesi (mirası) müsadere edilmeye başlandı. İslam’a ve o günkü örfi hukuka göre devletin “sivil şahıslara” bu müsadereyi yapmaya hakkı olmadığına dair itirazlar artınca, bu terekeler nakde çevrildi; el konulan bu nakdin bedeli olarak da mirasçılara, uzun vadeli “İstikraz Eshamları” (devlet borçlanma senetleri) verildi.

Osmanlı üst düzey yöneticileri yaşadıkları dönemde istedikleri kadar mal mülk edinebilir ve zenginleşebilirlerdi. Ancak öldüklerinde tüm malları müsadere edilir, yani el konulur ve hazineye devredilirdi. Buna ilaveten yasadışı veya beklentilerin üzerinde zenginleşmiş “sivil” kişilerin de malları müsadere edilirdi, mesela Ayanların.

Bu bilgileri kitap ve makalelerinden derlediğim teorisyen iktisatçı Mehmet Genç Üstadımız bu gelişmeyi “Yatırım Çözülmesi” olarak kavramlaştırıyor. Avrupa’da, sermaye birikiminin yaşandığı bir yüzyılda, Osmanlı, bu caydırıcı ve cesaret kırıcı mali uygulamalarıyla, zaten çok az olan sermayesini de eritmiş ve iktisadi alanda zorlanan bir devlete dönüşmüştür.

Bu uygulamalar, o günün çaresiz bürokratları tarafından 70 yıl sürdürüldü ve ancak Tanzimat Fermanıyla vazgeçildi.

Çalınmamış malların Müsadere edilmesine “Evlat ve vasileri bu mallardan mahrum etmek Allah’ın rızasına, peygamberimizin şeriat-ı mutahharasına ve insaf ve insaniyete uymamaktadır” diye isyan eder Ahmet Cevdet Paşa.

BEDAVA MASKE

4 Mart 2020 tarihinde Ticaret Bakanlığı tıbbi eldiven, tıbbi/cerrahi maske, koruyucu gözlükler, sıvı geçirmez önlük/tulum ve maske ihracatının Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun (TİTCK) ön iznine bağlı olduğuna dair bir tebliğ yayınladı.

Kamunun ihtiyaçlarını temin görevi de DMO Devlet Malzeme Ofisi’ne verildi.

İhracatçı DMO’ya gider ve yurtdışına ihraç edemediği ürünleri ne yapacağını sorar:

DMO: Bize vereceksiniz.

İhracatçı: İhale mi yapacaksınız?

DMO: Hayır ihaleye gerek yok. Üretilecek ürünlerin standartlarını belirleyip sizinle sözleşme yapacağız.

İhracatçı: Fiyat ve ödeme nasıl olacak?

DMO: Biz size herhangi bir ödeme yapmayacağız. Üretip getireceğiniz ürünleri bize ücretsiz olarak teslim edeceksiniz; bunun karşılığında biz de size, teslim ettiğiniz ürün adedi kadar, ürün ihraç etme yetkisi vereceğiz.

İhracatçı: Yani…

DMO: Yani siz bize bedava 100 ürün vereceksiniz, biz de size, bu 100 ürünü teslim aldığımıza dair bir onay yazısı vereceğiz. Siz bu onay yazısını Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu TİTCK’ya götüreceksiniz. Onlar da size 100 ürünlük ihracat izni verecekler.

İhracatçı: Yani, adet maliyeti bir TL olan iki maske üreteceğim ve getirip birini size bağışlayacağım. Siz de bana bir yazı vereceksiniz. Ben de bu yazıyla beraber diğer maskeyi ihraç etmek için izin başvurusu yapacağım, doğru mu?

DMO: Evet.

İhracatçı: Ben bu maskeleri bir TL’ye mal edebiliyorum. Sürdürülebilirlik adına bunu müşterim de biliyor ve bu maskeyi benden 2,5 TL’ye almaz. 1,25 TL’ye satmaya devam edersem de adet başına 75 kuruş zarar ederim. Hangi işte %150 kâr var ki, niçin böyle yaptınız?

Bu vaka “mîrî mubayaa” mıdır, “müsadere” midir yoksa cin fikirli danışmanların içtihadı mı bilemedim.

YORUMLAR (21)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
21 Yorum