“Sağılan sütçüler”in intikamı

Süt ve süt endüstrisinin, yem satın alırken pazarlık ve ürünlerini fiyatlarken rekabet gücü çok zayıf. Denilebilir ki süt endüstrisi içinde en “korumasız zümre” süt üreticileridir.

Süt endüstrisinde, mesleği terk etme ve iflasların çok olmasının nedeni bu “sahipsizlik” olgusudur.

Pek çok süt üreticisinin ömrü, finansal darboğazlarla mücadele etmekle geçiyor denilse yeridir.

Kamu, tam anlamıyla süt üreticilerine sahip çıkmasa, bu mağduriyetler önlenemez; sütçülük, vahşi piyasa şartlarında uzun süreli yaşamakta zorlanır.

Çünkü canlı hayvan ürettikleri için “kesintisiz bir şekilde yem tedarik etmek” zorundadırlar. Yem gecikirse veya yemin kalitesi düşerse hayvanların süt verimleri düşer.

Yem gelmeyecekse veya daha doğrusu “yem satın alma şartları” makul bir çerçevenin dışına çıkarsa, süt hayvanları, bir süre sonra “kesime” gönderilir.

Bu olgudan dolayı yem piyasasında hem “tam rekabet şartları” hem de “kamu gözetimi”nin aynı anda oluşturulması bir zorunluluktur.

Tam rekabet ve kamu gözetimi olmadığı için yemciler, “yem satış şartlarını”, acımasızca süt üreticilerine dayatırlar.

Yem üreticisi bilir ki, sütçü yem almak mecburiyetindedir fakat kendi sattığı yem, adeta dayanıklı bir tüketim maddesidir; yem aylarca bozulmadan korunabilir.

Öte yandan süt endüstrisinin sanayicileri olan peynir ve tereyağı üreticileri de, yemcilerle aynı davranışı gösterirler yani sütü ucuza satın almak için kendi satın alma şartlarını, süt üreticilerine dayatırlar.

Çünkü süt ürünleri de dayanıklı tüketim maddesidir ve mesela peynir gibi ürünlerinin değeri yıllandıkça artar. Fakat süt, üretildiği gün işlenmek zorunda olduğu için, süt üreticileri zararına da olsa sütü satmak zorundadırlar.

Yemin ihtiyaç duyulduğu gün, fiyatı ve ödeme şartları ne olursa olsun, o yem alınmak ve sağılan süt de, mutlaka sağıldığı gün satılmak zorunda.

Aksi takdirde süt bozulur.

Fakat bu çaresizlik duygusu sonsuza kadar bastırılamaz.

Sütçüler, başka sektörlerdeki tedarik zinciri üyeleri kadar çaresiz değiller; bıçak kemiğe dayanınca, süt hayvanlarını kesime göndermekten çekinmezler.

Ve, son zamanlarda, gönderdiler; bu sayede et fiyatları, oransal olarak fiyatı en az artan market ürünleri arasına girdi.

Süt hayvanlarını kesime gönderen sütçüler sayesinde, göndermeyen sütçüler de, bir süreliğine fiyatlarını artırma imkânı bulurlar.

14 Ekimden itibaren süt alım tavsiye fiyatları 8,5 TL olarak belirlenmiş. Devlet de litre başına 50 kuruş destekleme lütfetmiş, böylece sütçülerin toplam geliri 9 TL’ye yükselmiş.

Günlük taze süt satan internet sitelerindeki bir litrelik süt fiyatları, inek sütlerinde 30 TL’den başlıyor ve keçi sütlerinde 60 TL’ye kadar yükseliyor.

Tarlada bir liraya, markette bilmem kaç liraya tartışması yapmayacağım; bütün dünyada bu tartışmalar devam etse de, değerli ve sonuç alıcı bir etkisi yoktur.

Çünkü pazarlama ve dağıtım sektöründe çalışan kişi sayısı üretimde çalışanlardan fazladır, keza pazarlama ve dağıtım sektörüne destek sunan sektörlerin hizmetleri pahalıdır.

Örnek verecek olursak, taşıma araçları, akaryakıt fiyatları, dükkân kiraları, reklam ve tanıtım hizmetleri vs.

Daha önce yaptığım bir çalışmada, bir ürün için üreticinin aldığı gelir ile bir tüketicinin harcadığı gider arasında oluşan değer zincirinde, devlet, bu değer zincirinin en az %33’unu tabir caizse çaktırmadan ve dolaylı olarak tahsil ediyor.

Örneğimizdeki 9 TL ile 30 TL arasındaki değer zincirinin içinde devletin en az 7 TL vergi tahsil ettiğini görebiliriz.

Kiralanmış işyerlerinden stopaj, nakliye araçları ve onların yakıtlarından ÖTV ve KDV, şişeleme/kutulama ile reklam ve tanıtım malzemelerinden KDV, çalıştırılan kişilerin maaşından gelir vergisi ve sigorta primi, oluşan kârlardan gelir ve kurumlar vergisi vs.

Kamunun mevcut düzeni, hükümeti, bu gelirleri tahsil etmek zorunda bırakmaktadır. Etsin. İtiraz etmiyorum.

İtiraz ettiğim konuların özünü yukarıda belirttim. Talebim: Yem tedarikçi ve Sanayicilerinin tasallutuna karşı koruma ve en az 3 TL çiğ süt destekleme fiyatı.

Tarımsal sektörde, adil ve sürdürülebilir bir üretim ve tedarik eco-sisteminin ilk ve temel şartı sürdürülebilir kamu politikalardır.

Eğer önümüzdeki dönemlerde aylık süt üretimindeki azalış eğilimi, Ekim ayı kadar yüksek olursa, orta ve alt gelir gruplarının “taze günlük süte” ulaşım imkânı biraz daha azalacak.

Aşağıdaki TÜİK tablosu, duymak isteyenler için imdat çığlıkları atıyor.

111.jpg

YORUMLAR (16)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
16 Yorum