Sözü senet olanlar
Sayın Ağbal da benzer bir kader yaşayacak ve ona da bir kusur yakıştırılacaktır.
Çünkü faiz indirse de indirmese de eleştirilecek ve belki de…
Belki de azledilmek bu makam ve mevkilerin kaderidir.”
Bir medya merkezinden, hiç kimsenin ciddiye almadığı zehirli sözler ve parmak sallamaları ben ciddiye almıştım.
Bugün de, aynı ekipler günü geldiğinde harekete geçmek için hazırlık yapıyorlar fakat daha sessizler.
Sessizler ve bir gün Başkan Erdoğan’ın onları çağırıp tekrar görev vereceğini bekliyorlar.
Tedirginim ve Başkan Erdoğan’dan destek beliyorum, bu da geçen haftanın köşe yazısından.
“Ben ekonomi yönetimini destekliyorum, piyasa oyuncuları destekliyor, muhalif iktisatçılar destekliyor; neredeyse herkes Sayın Mehmet Şimşek ve Sayın Hafize Gaye Erkan’a, şimdilik, güvenini belirtti ve izlemeye geçti.”
Fakat Başkan Erdoğan kendi kurduğu kadroyu kerhen desteklediğini ima ederek “küskün ve intikam peşinde” olanları cesaretlendiriyor. Örnek: Başkan Erdoğan’ın yaptığı veya yapmadığı atamalar.
Başkan Erdoğan’ın, Sayın Ağbal’ı kovduktan sonra uygulattığı ekonomi politikalarının, yarattığı tahribatın giderilmesi gerektiğinin farkındadır, umarım.
YIKMANIN KOLAYLIĞI
VE YAPMANIN ZORLUĞU
Tahribatın boyutları için bir örnek: TCMB her hafta Türkiye’deki bütün bankalardan, toplanan mevduat ve katılım hesaplarına ödenen faiz/kâr payı verilerini toplar.
Topladığı verilerin ortalamalarını alır ve kendi sitesinde yayınlar.
Yine, TCMB, bankaların verdiği bütün kredilerin faiz/kâr payı oranları verilerini de toplar ve bunların da ortalamalarını kendi sitesine yayınlar.
16 Haziran haftasında, vadesi 3 aya kadar olan mevduat ve katılım hesaplarına ödenen faiz/kâr payı oranları ortalaması: %40,72’dir.
Denilebilir ki bir hafta tam açıklayıcı olmayabilir. Biz de son üç ay ve son altı aya bakalım. Son üç ay: %31,85 ve yılbaşından itibaren: %29,86
Peki, verilen ticari kredilerden alınan faiz ve kâr payı oranları ne kadardır?
Geçen hafta: %15, son üç ay: 14,99 ve yılbaşından itibaren: %14,55
Bir bakkal düşünün 40,72 TL’ye aldığı bir malı 15,00 TL’ye satıyor. Ya da, son altı aydır her hafta 29,86 TL’ye satın aldığı malları 14,55 TL’ye satıyor.
RASYONEL ZEMİNE DÖNMEK NE DEMEKTİR
Rasyonel zemine dönmek demek, %15’le kredi verileceği zaman, %10 - %14 arasında bir maliyetle mevduat toplamak demektir.
Yılbaşından itibaren diğer kredilerin oranı: Konut: %19,04. Taşıt: %26,30 ve Tüketici Kredileri: %29,84.
Peki, hükümet ekonomideki bu altüst oluş sayesinde ne başardı?
Üretimin artacağı umuluyordu. Eser miktarda arttı.
Fakat asıl patlama dış ticaret açığında yaşandı.
Çünkü Gümrük Birliği ve Serbest Ticaret Anlaşmaları, bizim için ürün arzının “sonsuz” olması anlamına gelir.
Yani iç piyasada talep arttı diye kimse hemen ek yatırım yapmaz, ithalat yapar. Vietnam’da üretilmiş ürünü İtalya’da üretilmiş gibi gösterip gümrük vergileri ve kısıtları olmaksızın ithalat yapar, vs. vs.
Bozulan rasyonel zemini düzeltmek hem zaman alır hem de olumsuz yan etkiler oluşturur. Bir tarafı ıslah edeyim derken başka bazı arızalar ortaya çıkabilir.
Sayın Mehmet Şimşek ve ekibi, gece gündüz çalışarak bu sorunları çözmekle uğraşıyor, fakat birileri de, onların başarısını gölgelemek için gece gündüz çalışıyor; bunu, Başkan Erdoğan da biliyor.
Ekonomistlerin Nirvana’sı olan FED’in eski başkanı Bernanke’nin abartarak söylediği bir cümle var: “Para politikasının %98’i sözlü yönlendirme ve %2’si eylemden ibarettir.”
Yani ekonomi yöneticilerinin sözü senet olması gerektiğinden, en önemli görevleri “güvenilirlik inşa etmeleridir.”
Ehliyet ve Güvenilirlik bakımından yetkin, piyasalar nezdinde itibarlı ve görev başında iki şahsiyet ver: Sayın Şimşek ve Sayın Erkan.
Diğer herkesin bilhassa Başkan Erdoğan’ın, görevinin gerektirdiği iletişim dili ve eylemleriyle bu ikiliye destek olması, “başarıya ulaşma süresi”ni kısaltabilir ve “kalitesini” artırabilir.
Fakat Sayın Şimşek ve ekibinin görev süresinin muğlaklığı ve istediği ekibi kuramaması soru işaretlerinin silinmesini engelliyor.
Güvenilirlik bakımından Sayın Mehmet Şimşek’in sözü senettir fakat onun her sözünü nesh edecek veya geçersizleştirebilecek bir otoritemiz var ve bu otoritemiz, bizim gibi düşünmüyor olabilir.