Türkiye küresel enflasyonun kaybedeni mi kazananı mı?
Küresel düzeyde toptan eşya fiyatları yükselmeye devam ediyor.
Bazı ürünlerin fiyatları muhtelif sebeplerle gevşerken, hemen başka bir ürün veya ürün grubunun fiyatı artıyor.
Fiyat yükselişleri yavaşlasa da ürün fiyatları ya düşmüyor ya da düşeceğine dair umut vermiyor.
Buna rağmen TCMB dâhil dünyadaki başlıca merkez bankaları bu fiyat yükselişlerinin bir defaya mahsus olduğunu ve enflasyonu artırmayacağını iddia ediyorlar.
Soru: 2022’de bugün görülen bazı tedarik sorunları aşılır ve ulaşım tıkanıklıkları da giderilirse, toptan eşya fiyatları düşer mi?
Düşmez diyenlere soruyu dönüştürerek soralım: 2022’de bugün görülen bazı tedarik sorunları aşılır ve ulaşım tıkanıklıkları da ortadan kalkarsa, toptan eşya fiyatları sabit mi kalır yoksa yükselir mi?
Eğer toptan eşya fiyatları “bu yıl artacağı kadar arttı, gelecek yıl artmaz” veya “düşer” cevabı veriyorsanız; siz de merkez bankaları gibi fiyat artışlarının bir defalık olduğuna inanıyorsunuz demektir.
Bu görüşe göre, enflasyon bir defaya mahsus ve geçici niteliktedir.
“2022’de fiyatlar artar” diyenleri biraz bekletelim ve fiyat artışlarının başladığı günlere geri dönelim.
ÜRETİM VE TÜKETİM HARCAMALARINA İKİ AY ARA VERMENİN ETKİLERİ
Salgın başlayıp küresel düzeyde “kapanmalar” başlayınca üretim, tüketim ve dış ticaret hacimlerinde büyük düşüşler oldu. Hatırlayalım Mart-Mayıs 2020 tarihleri arasında petrolün varil fiyatı 25-35 dolar arasında seyretmişti.
Bu iki aylık sürede talep düşüşleri neredeyse her üründe, yüksek oranlarda “fiyat düşüşleri”ne sebebiyet verdi.
Fiyatlardaki bu düşüş üreticileri tedirgin etti ve düşmüş üretimi biraz daha düşürdü.
Üreticiler, üretecekleri ürünlerin satılabileceğinden emin olmadıkları için hammadde, ara mal ile makine ve teçhizat taleplerini de düşürdüler.
Talepteki aşırı düşüşlere, üretim de “iki aylık ara” ile karşılık verdi.
İki aylık tereddüt döneminden sonra üretim tekrar başladığında hem rutin taleplerin karşılanması hem de kapanma dönemindeki satın alma açıkları kapatılmaya çalışıldı.
Diğer bir deyişle 12 aylık talebe göre yapılanmış üretim tesislerine, kapanmanın etkisiyle 14 aylık talep gelmeye başladı.
Bir de görüldü ki, üretim talebe yetişmiyor.
Ürün ne olursa olsun, serbest piyasa ortamında talep miktarı arz miktarından yüksekse fiyat artışları başlar.
İthalatçılar mecburen, fiyat artışlarına razı oldular fakat bu defa nakliye sorunları başladı; salgından önce 100 $’a taşınan yüklere, 400 - 1.100 $ arası nakliye fiyatları istenmeye başlandı.
Malsız kalma ihtimalinden korkan ithalatçılar fiyatların bir tur daha artmasını sineye çekti.
Bu tıkanıklıkları gören bazı firmalar ihtiyaçlarının çok üzerinde stok yapmaya başladılar.
Stoklar artıkça fiyatlar arttı, fiyatlar arttıkça stokçuluk devam etti.
Tüm bu olup bitenler, üreticilerde hatta nakliyatçılarda yeni bazı farkındalıklar oluşturdu: Daha az üreterek veya taşıyarak, daha fazla kazanmak mümkün; bu olgu, çalışmayı ve üretmeyi hızlandırmadı beli de yavaşlattı.
Başta petrol üreticisi OPEC+ ülkeleri olmak üzere, emtia üreticileri, daha fazla üretmeyerek gelirlerini maksimize etmeye çalışıyor.
Yavaşlayarak ve daha az üreterek kat be kat daha fazla kazanmanın mümkün olduğu bir dünya…
Böyle bir dünyada, enflasyonun yükseldikten sonraki bir iki yılda, tekrar düşmesi ve her şeyin normale döneceği bir dünya ekonomisi mümkün mü, emin değilim.
MAĞDURİYET
Gıda dâhil tüm emtia fiyatları küresel düzeyde artınca Türkiye’de, bundan olumsuz etkilendi ve zaten yüksek olan enflasyon ateşine adeta benzin döküldü.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi, ithalatçı dostu TCMB, faizleri düşürerek yurtiçi toplam talebi artırmaya çalıştı.
Geçen yılın Ocak-Ekim dönemine göre bu yıl, altın hariç ithalat 55 milyar $ arttı. Sene sonuna kadar bu rakam 66 milyar $’a çıkabilir.
İthal ürün miktarı biraz artmış olabilir fakat ana etmen, yükselen küresel fiyatlardır.
Ekonomide hangi gelişme olursa olsun, bu her sektör ve zümre için her zaman kötü demek değildir.
Çünkü ekonomik aktörler birbirlerine karşı pozisyon alır.
Kim mağdur kim mağrur irdeleyeceğiz.