‘Zayıflatılmış’ parlamenter sistem

Temelde, parlamenter sistemin AK Parti’nin yararına olabileceğine inanıyorum. Bunun mümkün olabilmesi için de AK Parti’nin seçimi kaybetmesi ve bir dönem muhalefette kalması gerekecektir.

Bu dinlenme döneminde AK Parti kendini yenileme, zihniyet değişimi ve yeniden iktidara yürüme yoluna sokabilir.

Geçmişte AK Parti’ye oy vermiş pek çok vatandaşın, AK Parti’ye olan sevgisi ve bağlılığı sürerken, bu defa muhaliflere oy verecektir; tabi, Millet İttifakı, onları rencide edecek söylemler ve eylemlerden uzak durursa.

Hata yapma tekeli elbette sadece AK Parti’ye ve Cumhur İttifakına özgü bir olgu değil, herkes hata yapabilir. Sayın Cumhurbaşkanı’na “seçimde rakibiniz kim olsun” diye yüz defa sorulsa, yüz defa Sayın Kılıçdaroğlu’nun adını verir.

Böyle olduğu için de “Millet İttifakı kesinlikle seçimi kazanır” diyemiyorum.

Millet İttifakı kurulmadan önce de Parlamenter Sistemi önermiş ve desteklemiş bir kişi olarak, Millet İttifakıyla ortak pek çok paydaya sahibim.

Objektif bir eleştirmen olarak uyarılarımın dikkate alınmasını ummaktan başka bir muradım olamaz.
Mesela, ben yakın arkadaş çevreme “güçlendirilmiş parlamenter sistemi”, “zayıflatılmış parlamenter sistem” diye anlatıyorum.

Millet İttifakı “güçlendirilmiş” kavramını “yapıcı güvensizlik oyu” kavramıyla gerekçelendiriyor.

Örnekle anlatmaya çalışayım. Varsayalım ki hükümet 310 milletvekilinden güvenoyu aldı ve kuruldu. Bu hükümeti “gensoru önergesi”yle düşürmek için muhaliflerin, öncelikle, yeni bir hükümet kuracaklarına dair uzlaşma sağladıklarını ispatlamaları gerekiyor, aksi takdirde gensoru önergesi verilemiyor.

Bunun gerekçesi de, geçmişte, muhaliflerin “gensoru önergesi kurumu”nu kötüye kullandıkları ve “hükümeti çalışamaz hale getirdikleri” görüşüdür ve bu görüş doğrudur.

İkincisi “hükümet yıkılırsa ve yeni bir hükümet kurulamazsa, kaos ve kargaşa çıkabileceği kaygısı”dır.

Fakat önerilen “yapıcı güvensizlik oyu” “çare”sine katılmıyorum çünkü gensoru önergesi mecliste hükümeti denetleyebilecek en kapsamlı ve en iddialı denetim mekanizmalarının başında gelir.

Yapıcı Güvensizlik Oyu” demek, muhalefetin, var olan bir hükümetten bazı milletvekillerini şu ya da bu şekilde “ayartması” demektir, ya da, hükümet bir koalisyonsa bazı partileri…

Ayartma Zorunluluğu” ahlaken, kolay sindirilebilecek bir olgu olamaz.

Hükümetsiz kalma döneminin kaos oluşturabileceği fikri askeri darbelerin, kendilerine meşruiyet oluşturmak için sarıldıkları bir gerekçeydi.

Mesela 12 Eylül’ün gerekçelerinden biri de meclisin, cumhurbaşkanını 114 turda bile seçememesidir.

Eğer askeri darbe olmasaydı ve TBMM Başkanı Sayın İhsan Çağlayangil ilk seçimlere kadar vekâleten Cumhurbaşkanlığını sürdürseydi, ülkenin güvenliği mi tehlikeye girerdi? Ya da ekonomik gelişmesi mi dururdu?

Hayır, hiç biri olmazdı.

Muhtemelen partiler müzakerelere devam eder ve eninde sonunda bir uzlaşmaya varırlardı. Sonuçta ülkenin demokratik yapısı biraz daha gelişir ve olgunlaşırdı.

Sorunsuz, ihtilafsız ve çatışmasız bir toplumun demokratik açıdan olgunlaşabilmesi bir hayal bile değildir.

Millet İttifakının bu önerisine şu şekilde katkı yapmak isterim. “Bir yıl içinde üçten fazla gensoru önergesi verilebilmesi için yapıcı güvensizlik oyu, şarttır.

Bir diğer konu da “Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi” maddesidir.

Denilmektedir ki Avusturya, parlamenter bir sistem olmasına rağmen, cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmektedir. Bu Avusturya tarihinin ve kültürünün bir kalıntısıdır ve Avrupa’da istisnadır.

Halkımız seçtiği kişiden liderlik bekler ve cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilmesi “çift başlılık ve benzeri sorunlar” oluşturabilir.

Bu maddeyle ilgili yapıcı önerim: “Bir cumhurbaşkanı adayı, TBMM’de yapılacak beş oylamada, üyelerin dokuzda beşinin oyuyla seçilemezse; üç ay içinde yapılacak genel bir seçimle seçilir.

Ben “güçlendirilmiş” kavramından, hükümetin kurulmasının kolay olması gerektiğini anlıyorum. Hükümetler kargaşa ve tıkanıklığa mahal vermeden hızla ve kolayca kurulabilmelidir.

Sonra da meclis, yargı, basın ve STK’lar tarafından özgürce ve kapsamlı ve derinlikli bir şekilde denetlenmeli ve eleştirilmeli diye anlıyorum.

Türk Toplumu hükümet kurma zorluğu konusunda, henüz, İsrail tipi bir sabır katsayısına sahip değildir.

Bu konuda yaptığım araştırmalarda “en olumlu” örneğiYunanistan Seçim Sistemi”nde gördüm.

300 üyeli mecliste, birinci partiye 50 milletvekili tahsis edildikten sonra bakiye 250 milletvekili oy oranına göre paylaştırılıyor.

Türkiye için önerim: “İlk 60 milletvekili birinciye tahsis edildikten sonra bakiye kalan 540 milletvekili alınan oylara göre paylaştırılmalıdır.”

Bu sayede Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin daha istikrarlı ve daha icraatçı olduğuna dair talepler de bir karşılık bulmuş olur.

Şimdiye kadar hükümete yönelttiğim yapıcı eleştirilerin benzerlerini bundan sonra Millet İttifakı için de, bilhassa ekonomi konusunda, yapmaya çalışacağım.

YORUMLAR (10)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
10 Yorum