Geleceğimizi kurtarmak için, değerlerimizi korumak gerek

Ne de çok seviyoruz, “İfrat”la “tefrit” arasında dolaşmayı...Hayatla memat arasında  “git gel”ler yaşamayı... Dalgalı denizde yolalmayı...Okyanusu geçerken derede boğulmayı...

Ya göklere çıkarıp ya yerin dibine batırmayı... Rütbelere, ya da madalyaya boğarken apoletleri sökmeyi...  Baştacı ederken ayak altına almayı... Överken yermeyi, severken dövmeyi...

Bütün bunların sayısız örneği var bu topraklarda. Nice kahramanı, hain ilan edip yargısız infaz ettiğimizi, yerlerine sahte kahramanlar türettiğimizi, putları yıkarken icad ettiği putlara tapmayı... Daha neler neler...

Bunlar abartma değil, garip ülkemden bitmeyen hayat hikayeleri. Siyasetten, bürokrasiye, edebiyatan gazeteciye, sanatçıdan sporcuya ve dahası her alana kadar böyle... Ne zaman, ne mekan, hiç bir şey değiştiremiyor bu anlayışı...

FUTBOL BUNUN İÇİN FUTBOL

Fransa 1998’de ülkesinde  Dünya Kupası’nda Şampiyon oldu, 2002’de  Kore-Japonya’da, ilk turu geçemeden evine döndü.

 Almanya 2014’te Brezilya’da, bütün dünya kupalarının efsanesi evsahibi Brezilya’yı 7-1 yenerken eze eze ipi göğüsledi ama 2018 Rusya’da hayalkırıklığı yaşattı.

Uzaklara gitmeye gerek yok. Bu yıl içerisinde Bayern Münih, Barcelona’ya deplasmanda tam 7 gol attı. Milli maçta ise İspanya, Almanya’yı 6-0’la geçti...

Üstüste şok yenilgiler ve büyük hezimetlere rağmen kadir kıymet bilen ecnebiler, ne hocalarının kellesini istediler, ne de futbolcuları rencide ettiler.

Çünkü biliyorlar ki, yaşattıkları başarılar sebebiyle korumaya aldıkları değerlerini, yarınki turnuvaya hazırlıyor, yeni bir projenin hayata geçmesini ve sıradaki başarının gelmesini bekliyorlar...

FERGUSSON VE WENGER

Arsenal’in çeyrekasırlık hocası Arsene Wenger, çok gösterişli sezonlar da yaşadı, büyük iniş çıkışlar da. Ama yönetim günlük saha sonuçlarına bakarak hocayı kovmayı aklının ucundan geçirmedi.

Keza Manchester United efsanesinin mimarı Alex Fergusson da öyle. Onca çöküşler de yaşadı ama hep geride bıraktığı ve gelecekte de kazanacağı başarılara bakıldı. Dokunulmazlık atfedilip 1. derecede korunacaklar listesinin başına yazıldı.

Oysa Alman Milli Takımı’na tarihi başarılar kazandıran Jöahim Low, Türkiyede F. Bahçe’de görev yapmış, kovularak ayrılmıştı. Hatta gittiği Adanaspor’da da başarılı olamayınca ülkesine dönmüş, sıfırdan başlamıştı.

LÖW, ARAGONES VE DEL BOSQUE

Löw, Almanya’da imparator muamelesi görürken F.Bahçe sayısız hoca denemeleriyle kovmadığı teknik direktör kalmadı.

Bunlardan biri F.Bahçe’nin gönderdiği Aragones, İspanya’yı Avrupa Şampiyonu, Beşiktaş’ın kovduğu Del Bosque de Dünya Şampiyonu yaptı. Yani örnekler o kadar çok ki, günahlar saymakla bitmez.

Takımlarımız, kendi bağrından çıkan değerlere güvenip göreve getirmezken, başarılı olanlar da arasıra çalkantılı dönemler geçirince hemen gönderiliyor.

 Milyon dolarlar verip aldığı yabancılara daha fazla katlanıyor, sonra gönderirken de daha büyük tazminatlar ödemek zorunda kalıyorlar...

Bu kadar çalkantılı bir ülkede, o kadar kaabiliyetimiz çökertildi ki, bütün kasırgalara direnip ayakta kalabilen ve ülkeyi başarıya taşıyan bir kaç hocamız oldu. Onlar da hala en ufak bir kötü sonuçta yeniden rüştünü isbatlamak zorunda bırakılıyor...

Bunlardan biri de Şenol Güneş ve tabii ki çok özel jenerasyonumuz olmakla övündüğümüz futbolcular...

AVRUPA ŞAMPİYONASI KAPIDA

Avrupa Uluslar Kupası’nda yaşadığımız tam bir hezimet oldu. Ama Almanlar, İspanyollar, Brezilyalılar’ın yaptığı gibi yapacağız, hoca ve ekibine sahip çıkıp destek olacağız, küllerinden doğmasını bekleyeceğiz.

Biz, uzaydan hoca oyuncu getiremeyeceğimize göre, elimizdeki değerlerin moral motivasyonunu takviye edip yeni başarılar yaşatmasını bekleyeceğiz...

Şenol Güneş, Milli Takım’dan ayrıldığından buyana yerli yabancı, nice hocalar geldi geçti ama Dünya Kupası finallerine bir daha katılamadık.

Önce Avrupa Futbol Şampiyonası finalleri, sonra da Dünya Kupası elemeleri...

Geleceğimizi kurtarmak için, değerlerimizi korumak gerek.

YERE GÖĞE SIĞDIRAMADIĞIMIZ ŞAMPİYON

Türk sporunun en kısır devriydi, 13 yıldan fazla madalyasız geçen dönemlerinin en büyük madalyasını hediye etmişti ülkemize...

Avrupa Şampiyonluğu, Olimpiyat Şampiyonluğu kadar kıymetliydi.

1984’te Avrupa Şampiyonu olduğunda Türkiye’de bayram ilan edilmişti. Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’ına, kurum ve kuruluşlara, belediyelere kadar bütün bir millet, en büyük zaferini kutluyordu.

Çok yürekli bir sporcuydu, hoca olarak da Milli Takım’da görev yapmıştı.

Reşit Karabacak’a Allah’tan rahmet, ailesine, spor özellikle de güreş camiamıza ve milletimize başsağlığı diliyoruz.

EMRE SAKÇI BAŞARACAK

F. Bahçe Kulübü sporcusu, milli yüzücümüz Emre Sakçı, Uluslararası Yüzme Ligi 7. ayağında önce 50 metre kurbağalamada 25.29’luk derecesiyle birinci oldu.

Sonra da 100 m.’de de sürdürdü... Devam eden yarışlarda rekorlarını geliştirdi... Dünya rekoruna da 4 salise daha yaklaştı.

Emre, bu yarışlarda, Olimpiyat Şampiyonu 25 yaşındaki İngiliz yüzücü Adam Peaty’yi de geride bırakmıştı.

Bu derece, tarihin en iyi ikinci derecesi! Emre Sakçı’nın zaferini,İzmir’deki depremzedelere adaması da ayrı bir anlamlıydı.  Konuşmaları, hedefleri, projeleri, ekip anlayışı, gelecekte büyük başarıları müjdeliyor.

Tebrikler Emre’ye, ailesine, hocalarına, kulübü F.Bahçe’ye. Başarıların daim, rekorların kalıcı, madalyaların bol olsun

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum