Norveç dönüm maçımız

Alman futbolu, Dünya ve Avrupa’yı kasıp kavuran bir ekol… Alman hocaları da katı disiplini ile tanınan, sistem adamı olarak biliniyor…

Pek çok ünlü Alman teknik adam geldi geçti Türkiye’den… F.Bahçe’ye geldiğinde henüz böyle popüler değildi Jöachim Löw, daha sonra Alman Milli Takımı’nı Dünya ve Avrupa Şampiyonu yapmıştı…

Onu saymazsak en şöhretlisi, 1984-88 arası G.Saray’ı çalıştıran, 1988-91 yıllarında da Futbol Federasyonu’nun danışmanlık yapan Jüpp Derwall’di…

14 yıl sonra G.Saray’ı şampiyon yapan Derwall’in Türk futboluna katkısı çok büyük…

***

Onu takiben 1990’da Milli Takım’ımızın başına getirilen ve 3 yıl boyunca futbolumuzu bütün yaş kategorilerinde yapılandıran Sepp Piontek ise belki saha sonuçlarını göremedi ama büyük değişimin aktörlerinden biri oldu…

27 maçta sadece 4 galibiyet, 8 beraberlik ve 15 yenilgi alan Türkiye atılan tohumların meyvesini daha sonra almaya başladı…

Piontek, Danimarka futbolunun mimarı olarak da kabül ediliyor…

Önce, Beşiktaş’ı yıllarca zirveye taşıyan özkaynağın mimarı Hamdi Serpil Tüzün yönetiminde A Genç Milli Takım’ımızın Avrupa Şampiyonluğu ilk kıvılcımdı…

Fatih Terim yönetimindeki Ümit Milli Takım da 1993’te Akdeniz Oyunları’nda altın madalya almıştı…

***

Derwall’in en büyük hediyesi, yardımcılığını yapan ve daha sonra hem G.Saray, hem de Milli Takım’da büyük başarılar yaşatan Mustafa Denizli ile Piontek’in armağanı Fatih Terim’di…

Her iki Alman da komplekssiz, kaprissiz olarak, yardımcılarını kendilerinden sonrasına hazırladılar, güven belirterek arkalarında durdular ve sonrasında da istikrarı devam ettirmelerine katkı sağladılar…

Ancak, görev süreleri boyunca o kadar hırpalandılar ki, her ikisi de çok ciddi zorluklar çektiler…

***

Alman Milli Takımı’nı Avrupa Şampiyonu ve Dünya İkincisi yapan Derwall, ilk yıl 34 maçta topladığı 36 puanla G.Saray’ı beşinci yapınca, hatta, “Napoli, 61 yıldır şampiyon olamıyor, G.Saray da 14 yıldır olamıyorsa ne olmuş yani!” deyince kıyamet kopmuş, taraftarlar antrenmanı basarak hocaya saldırmıştı…

Şampiyon yaptığı sene bile, birara liderlikten düşünce neredeyse ülkeyi terkediyordu, son anda ikna edilerek bırakılmış ve neticede şampiyonluk sevinci yaşamıştı…

Piontek ise, Milli Takım kamplarına getirdiği ciddiyet yüzünden, elini kolunu sallayarak girip çıkmaya alışmış gazetecilerin sürekli hedefinde olan adamdı… Buna rağmen hiç taviz vermedi ve bildiğinden şaşmadı…

***

Aynı durumu yıllar öncesinde Trabzonspor’u açık ara şampiyon yapan ve ligin bütün teknik direktörlerinin teklifiyle başa getirilen merhum Özkan Sümer de yaşamış ve hezimetler döneminden sonra Milli Takım’ı toparladığı halde, basının acımasız eleştirilerinden nasibini almıştı…

Mustafa Denizli’nin “İçimizdeki İrlandalılar” diye sitem ettiği de, ne yazık ki gazetecilerdi…

Bu açıdan da tarihin en büyük başarısını yaşatan ve hatta bu grupta liderken bile Şenol Güneş’i, acımasız eleştirip görev yapamaz duruma getiren, sosyal medyayı yönlendiren aktörlerin tamamı da medya mensupları…

***

Yani, Milli Takım teknik patronluğu gerçekten ateşten gömlek… Şimdi bu gömleği, Stefan Kuntz giyecek… Piontek’ten sonra, ikinci Alman dönemini yaşıyoruz…

Daha önce de belirtmiştik biz her zaman Milli Takım’da yerli hocadan yanayız… Ancak ille de bir yabancı gelecekse Alman ekolünü tercih ederiz…

Stefan Kuntz’un kariyerini artık tartışmayalım… Alman Ümit Milli Takımı’nda başarıları var…

Gelecekte yapabileceğine bakalım ve Milli Takım’ımızı Dünya Kupası finallerine taşıması için her türlü desteği verelim…

***

Milli Takım, her türlü hassasiyetin üzerindedir… O kulüpten alındı, bundan alınmadı denmemeli… O renkler, bu renkler ayrımı yok…

Milli Takım’ın çok ciddi avantajı var… Hollanda’yı İstanbul’da yenmiş, Amsterdam’da yenilmiştik. Norveç’i de dışarda yendik, şimdi de evimizde oynuyoruz…

Kalan maçlarımızda bu sefer kazaya uğramazsak, dişimize göre takımlarla oynayacağız… Hollanda-Norveç maçı da istediğimiz sonuçla biterse grubu lider bitirme fırsatımız var…

Kenetlenelim,yekvücut olalım, hocalarımızı rahat bırakalım, destekleyelim ve sonucu alalım…

***

Milli Takım’ımız, bugün gerçek anlamda bir dönüm maçına çıkıyor…

G Grubu’nda, 13 puanlı Hollanda ve Norveç’in ardından 11 puanla 3.sırada yeralan Ay Yıldızlı ekibimizdeki, bu gece maçı kazanması halinde Vikingler’i, geride bırakacak ve Hollanda ile grup liderliği için yarışmaya devam edecek…

Deplasmanda 3-0 yendiğimiz Norveç’te üstelik Haaland ve Sorloth gibi en iyi iki oyuncusu yeralmayacak…

Bu açıdan da çok ciddi avantaj var elimizde…

Norveç maçı, dönüm noktamız… Haydi Türkiye’m, Kunz ve “Bizim Çocuklar”, başarılar…

Ay- Yıldız'ın karnesi

Milli Takım, Norveç maçıyla tarihinde 599. kez sahaya çıkacak.

Ay-yıldızlılar, 98 yıllık tarihinde 322’si resmi, 276’sı özel 598 maç oynayıp, biri hükmen olmak üzere 227 galibiyet, 143 beraberlik ve 228 yenilgi yaşadı.

Milli takım, 255’i deplasmanda, 260’ı evinde, 83’ü de tarafsız sahada çıktığı maçlarda, 3’ü hükmen galibiyetten toplam 796 gol attı, kalesinde 859 gol gördü.

Bugüne kadar 90 farklı ülke milli takımıyla mücadele eden milliler, 598 karşılaşmanın 515’ini Avrupa, 33’ünü Asya, 23’ünü Amerika, 24’ünü Afrika, 3’ünü de Okyanusya temsilcileriyle yaptı.

***

Milliler, 598 maçta tek hükmen galibiyeti Yunanistan karşısında aldı. Türkiye ile Yunanistan arasında 17 Kasım 2015’te Başakşehir Fatih Terim Stadı’nda yapılan özel müsabaka 0-0 sona erdi. Bu müsabakadan 6 ay sonra FIFA, Yunanistan’ın kural dışı futbolcu oynattığı gerekçesiyle karşılaşmayı Türkiye lehine 3-0 tescil etti.

Öte yandan, Türkiye’nin 21 Mayıs 2014’te deplasmanda Kosova ile yaptığı ve 6-1 kazandığı özel maç, söz konusu tarihte Kosova’nın UEFA ve FIFA üyesi olmaması nedeniyle değerlendirmeye alınmadı.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum