AK Parti iktidarında laikler de kendini iyi hissetmeli
Yıllardır bu ülkede demokrasi azlığından şikayet ettik. Çünkü özgürlükler konusunda yaşadığımız büyük mağduriyetler vardı, öyle zamanlar oldu ki yasaları bile hiçe sayan, kural ve yasa tanımayan zorbalıklar yüzünden gencecik çocukların eğitim hakları ellerinden alındı, başörtülü öğrenciler için üniversite kapılarında ‘ikna odaları’ kuruldu ve bu yüzden milletçe yüzümüz kızardı.
Kısacası vesayet dönemi Türkiye’sinde kendimizi hiç iyi hissetmedik. Sonunda AK Parti iktidarıyla birlikte millet iradesi tecelli etti, vesayet geriletildi ve Türkiye yasaklardan kurtuldu. Zaten demokratik toplumlar açısından doğal olanı da yasakların olmamasıydı. Artık yeni dönemde dindarların kendilerini kötü hissetmelerini gerektirecek herhangi bir yasaktan söz edemeyiz.
Yine AK Parti iktidara geldiğinde Türkiye derin bir Kürt sorunuyla karşı karşıyaydı ve Kürtler bu ülkede kendilerini kötü hissediyorlardı. O dönemde başbakan olan Tayyip Erdoğan’ın meşhur Diyarbakır konuşmasıyla birlikte bu sorunun çözümü konusunda tarihi bir süreç başladı. Sonrasında atılan kardeşlik adımları, çözüm süreçleri Kürtlerin de hiçbir baskıya maruz kalmadan kimliklerini özgürce yaşayacakları günleri beraberinde getirdi. Ancak PKK’nın şımarıklığı yüzünden çözüm sürecinin akamete uğraması her şeyi tersine çevirdi ve yeniden başa döndük.
Bir gerçeğin altını çizmekte yarar var, bütün bunlar Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının yani AK Parti’nin ilk on yılda gerçekleştirdiği demokratikleşme hamleleriyle sağlandı. İşte bu ilk on yılda kime sorsanız hiç tereddütsüz AK Parti iktidarının kendisine oy veren ya da vermeyen herkesin haklarını, özgürlüklerini teminat altına alma konusunda iyi işler yaptığını söyleyecektir.
Ancak bugün sanki biraz farklı rüzgarlar esiyor. Özellikle referandum öncesi ve sonrasında toplumu kuşatan siyaset dilinin keskinliği farklı toplum kesimleri arasındaki ayrışmayı tetiklemiş gibi gözüküyor. Maalesef bu zihinsel kırılma, laik ve seküler kesimlerde AK Parti iktidarının giderek dışlayıcı, özgürlükler konusunda ise eski duyarlılığını kaybettiği gibi bir algı yaratmış bulunuyor.
Geçenlerde laiklik hassasiyetleri yüksek bir dostum sohbet sırasında ilginç tespitlerde bulundu, diyor ki “AK parti 2010 yılına kadar gerek demokratikleşmede, gerekse ekonomide öylesine önemli adımlar attı ki, açıkçası asla böyle bir performans beklemezdim. Hatta kendi kendime, ‘biz yıllarca dindarlar konusunda gerçekten saçma sapan bir kanaate sahipmişiz, adamlar muhteşem işler yapıyorlar’ dedim. Ancak 2011 sonrasında AK parti de giderek geçmiş iktidarlara benzemeye başladı. O zaman anladım ki, aslında yok birbirimizden farkımız...” Elbette bu bir yorum, ama son dönemde bu tür yaklaşımların giderek artması, hepimizi düşündürmesi gereken bir durum.
Muhtemelen AK Parti böyle bir algının gerçeği yansıtmadığını, demokratik değerler konusunda her zamanki gibi hassas olduklarını söyleyecektir. Kendi zaviyesinden baktığında muhtemelen haklı da olabilir, ama eğer insanlar kendilerine karşı bir ‘ötekileştirme’ yapıldığı hissi içindeyseler, bu duyguyu ciddiye almak gerekir. Böyle bir negatif duyguyu özellikle AK Parti ciddiye almak durumundadır. Çünkü bu ülkede mağduriyetin, dışlanmanın, ikinci sınıf insan muamelesine muhatap olmanın acısını en çok onlar yaşadı.
Daha açık bir ifadeyle, AK Parti iktidarında bu ülkeyi oluşturan dindarlar ve muhafazakarlar da, solcular da, ulusalcılar da, laik ve seküler kesimler de, milliyetçiler de, Kürtler de, liberaller de, Aleviler de kendilerini iyi hissetmelidirler. Çünkü bütün bu renklerin toplamına Türkiye diyoruz.