Bu Türkiye algısını değiştirmek çok mu zor?
Son beş yıldır Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu ekonomik ve demokratik görüntünün dünyada iyi bir algı oluşturmadığını artık hepimiz biliyoruz. “Ne var Türkiye’nin algısında” diye itiraz edenler olabilir. Galiba bunun için somut veriler üzerinden gitmekte yarar var. Bir kere herkesin bizzat yaşayarak tanık olduğu ciddi bir ekonomik kriz yaşıyoruz, AK Parti iktidarının ilk dönemindeki yabancı sermaye akışı neredeyse durma noktasında, daha da önemlisi yurt dışından almak zorunda olduğumuz kredileri yüksek faiz oranlarıyla ancak temin edebiliyoruz.
IMF’ye olan son 23 küsur milyar dolarlık borcumuzu 2013 yılında sıfırladığımız için haklı olarak övünüyoruz ama, bugün dış borcumuz 457 milyar dolarlara ulaşmış durumda.
Sadece finansal ve yatırım anlamında değil, özellikle son yıllarda ülkeler açısından önemli bir gösterge olan turizm gelirlerinde de pek parlak bir görüntümüz yok. Bu konuda Kasım başında Endülüs ziyareti vesilesiyle tanıklık ettiğim bir gerçeğin altını çizmek istiyorum. Mesela Malaga hava limanına indiğimde açıkçası biraz hayal kırıklığı yaşadım. Hiçbir özelliği olmayan sıradan bir hava limanı karşıladı bizi... Yeni İstanbul Hava Limanı’nı hiç saymıyorum, Atatürk Hava Limanı ile bile kıyas kabul etmeyecek görüntüye sahip Malaga hava limanı. Ama Malaga’dan başlayarak, Sevilla, Ronda, Kurtuba ve Gıranada’da kelimenin tam anlamıyla bir turist bolluğu yaşanıyordu... Demek ki sadece görkemli hava limanları yapmak turist çekmek için yeterli olmuyormuş.
Bunun somut kanıtı ise rakamlarda ortaya çıkıyor. İspanya 2017 yılında kişi başı bin 62 euro harcama ve toplamda 87 milyar Euro turizm geliri elde etmiş. Türkiye ise 2017 yılında sadece 26 milyar 283 milyon dolar gelir elde edebilmiş. Bu çerçevede, İspanya’daki toplam 5 yıldızlı otel sayısının Antalya’nın yarısı kadar olduğunun da altını çizmek gerekiyor.
Peki, 2013 yılına kadar ekonomide müthiş bir cazibe yakalayan, demokratikleşmedeki performansıyla dünyada parmakla gösterilen bir ülke olan Türkiye’nin pırıltılı görüntüsü neden bugün negatif bir algıya dönüştü?
Oysa Türkiye ilk kez AK Parti iktidarıyla birlikte kendine güvenen, özgürlükler, insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda gerçekleştirilen hamlelerle birlikte başı dik yürüyen insanların ülkesi olmaya başlamıştı. Ama ne yazık ki bugün için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Mesela yargı konusunda gerek içeride, gerekse dışarıdaki algımız hiç de iç açıcı değil. Evet Türkiye PKK ve FETÖ terör örgütü konusunda ciddi bir mücadele sürecini yaşıyor. Doğal olarak devletin bu konuda kararlı bir duruş sergilemesi gerekiyor. Eminim ki toplumun büyük bir bölümü bu konuda son derece duyarlı ve hukuksal mücadeleyi de kararlılıkla desteklemektedir.
Ancak son dönemde bu mücadeleyi zaafa uğratacak bazı örneklerin yaşandığının da altını çizmek gerekiyor. Mesela herkesin bildiği gibi Alman gazeteci Deniz Yücel’i önce “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve terör propagandası yapmak” suçundan tutukladık ve hiçbir şekilde cezaevinden çıkamayacağını da bütün dünyaya ilan ettik. Ama sonra uçağa bindirip Almanya’ya gönderdik. Ayrı şekilde Amerikalı rahip Brunson’u gizli tanıkların ifadelerine dayanarak FETÖ ve PKK örgütlerine destekten tutuklayıp cezaevine koyduk. Sonrası malum, gizli tanıklar ifadelerini inkar ettiler ve onu da ülkesine gönderdik.
Şimdi de Saadet Partisi milletvekili Cihangir İslam’ın Meclis’teki konuşmasından dolayı savcılık hakkında resen soruşturma başlatmış bulunuyor. Bu arada, bir yıldır tutuklu bulunan Osman Kavala konusunda hala bir iddianame hazırlanmış değil. Elbette bir kişi suç işlemişse, yasalar çerçevesinde gerekli cezayı alacaktır, buna kimsenin bir itirazı olamaz.
Ama FETÖ işini her kapıyı açan bir anahtar haline dönüştürürsek, unutmayalım ki bu FETÖ ile mücadeleye zarar verir. Oysa Türkiye’ye 15 Temmuz felaketini yaşatan bu ihanet örgütüyle mücadele hepimiz için hayati bir öneme sahiptir. Evet terörle mücadeleyi gerek sahada, gerekse yargısal düzlemde kararlılıkla yürütelim, ama Türkiye’nin hukuk devleti görüntüsünü ve özgürlükler konusundaki fotoğrafını zedelemeden yapalım.
Bu topraklarda yaşayan ve bu ülkeyi seven insanlar olarak hepimiz tek tek Türkiye ile ilgili dünyada oluşan negatif algıyı değiştirmek konusunda bir sorumluluk bilincine sahip olmak durumundayız.