Demokratik değerler ‘Yahudi demokrasisi’nin ürünü olabilir mi?

Yazılarıma gelen kimi yorumlarda görüyorum ki, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, hatta özgürlüklerin genişlemesine karşı tuhaf bir savunma duvarı oluşturma gayreti var. Öyle ki bazı yorumcular, demokrasi, hukuk, özgürlük gibi kavramları görür görmez “Ne yani kendi değerlerimizi bırakıp Yahudi demokrasisini mi savunuyorsun?” gibi hiçbir ilkesel ve ahlaki temeli olmayan ve tamamen hamasi görüşler serdetmeyi neredeyse Müslümanlığın bir gereği olarak görebiliyorlar.

***

Hiç kuşkusuz ne dünya gerçekleri, ne de İslami bakış açısıyla değerlendirildiğinde bu görüşlerin dikkate alınır bir tarafı olmadığı muhakkak. Esas tehlikeli olan, kendisini dindar olarak tanımlayan bazı insanların hak-hukuk, adalet ve hürriyetlerin teminat altına alınması gibi temel değerlere karşı duyarsız hale gelmesidir.

Oysa Kur’an’ın ve Hz. Peygamberin tarif ettiği din sadece şekiller ve belli ibadetlerden ibaret değildir. Hayatımızın her alanını bir rahmet olarak kuşatan din illa da bir yönetim biçimi dayatmaz. Prof. Dr. Ali Bardakoğlu Hoca’nın ifadesiyle “Din açısından önemli olan adalettir, adaletin gerçekleşmesidir. Önemli olan haktır, hakikattir, doğrunun egemen olmasıdır, zulmün, haksızlığın olmamasıdır. Bunu kim sağlıyorsa İslam onu alkışlar, kim yapmıyorsa da onun karşısında olur.”

Galiba esas problem, hangi yönetim biçimi olursa olsun ona mutlaka bir ‘ideolojik elbise’ giydirme gayretinden kaynaklanıyor olmasıdır. Oysa demokrasi özü itibariyle bir yönetim biçimidir, anlayışıdır. İnsanlık yüzyıllardır yaşadığı tecrübelerin sonucunda bugün için en ehven sistem olan demokrasiyi keşfetmiştir. Kim bilir belki yüz ya da ikiyüz yıl sonra daha modern bir sistem de keşfedebilir. Ama şu an için hak ve hürriyetlerin teminat altına alındığı, bazı aksamalara rağmen adaletin sağlanabildiği en modern sistem demokrasidir.

Bugün itibariyle her ne kadar önemli bir temsil kabiliyetine sahip olmasalar da, bazı dindar kesimlerin demokratik değerlere karşı negatif tavır içinde olmaları endişe vericidir. Hiç lafı dolandırmadan söylemek gerekirse; mesela demokrasinin ‘hukukun üstünlüğü’nü temel kabul etmesi ve de hürriyetlerin teminat altına alınmasını şart koşmasının İslam açısından ne sakıncası olabilir ki...

Kaldı ki İslam da adaletle hükmetmeyi, insanların hakkını-hukukunu korumayı, kadınların, çocukların haklarını teminat altına almayı, adaletten sapmamayı, emaneti ehline vermeyi emretmektedir. Dindarlık bilincine sahip bir insanın bu ilkelere bir itirazı olabilir mi? Elbette olamaz. Dolayısıyla, eğer demokrasi dediğimiz sistem bütün bunları teminat altına alıyorsa, bir dindar açısından da problem yok demektir. Buna rağmen illa ideolojik bir karşı çıkış sergilenmek isteniyorsa, kimse kusura bakmasın ama bunun dinle, dindarlıkla bir ilgisi olamaz.

***

Peki, yaşadıkları mağduriyetlerin telafisi için yıllardır hukuk ve demokrasi mücadelesi veren dindar insanların bir bölümü, bugün ne oldu da demokrasiye karşı reddiyeler düzüyorlar? Oysa biliyoruz ki, AK Parti bu ülkede yasakların kalkması, özgürlüklerin alanının genişletilmesi, hak ihlallerinin ortadan kalkması için uzun bir demokrasi mücadelesi verdi ve bugün dindarların yaşadığı bir mağduriyetten söz etmiyoruz. Eğer dindarların haklarının korunması için demokrasiye ihtiyaç duyulmuşsa, aynı demokratik hukuk devletinin herkesin haklarını ve hürriyetlerini koruması da bir vecibedir.

YORUMLAR (62)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
62 Yorum