Dindarların elinden ve dilinden ne kadar eminiz?

“Müslüman elinden ve dilinden bütün insanların salim kaldığı kimsedir.” Eminim çoğumuz bu hadisi duymuşuzdur, çoğu kez imamlar vaazlarında, hutbelerde bu hadisi tekrar tekrar okumaktadırlar. Günümüzün ifadesiyle söylemek gerekirse, kendisini dindar olarak tanımlayan insanlar, bu hadisin İslam’ın en önemli esaslarından birisi olduğunu bilirler.

Dolayısıyla dindarlar yaşadıkları toplumda insanların güvendiği ve emin olduğu kişiler olmak durumundadırlar. Ve biliyoruz ki Hz. Peygamberin en önemli vasıflarından birisi onun güvenilir yani Muhammedü’l-emin olmasıdır.

Ama ne yazık ki bu meziyetin, günümüzün dindarları için hiçbir kıymeti harbiyesi kalmamıştır. Bugün siyasetten toplumsal hayata, ticaretten günlük insani ilişkilere kadar her alanda müthiş bir ahlaki erozyonla karşı karşıyayız. Elbette ahlaki ilkeler sadece dindarlar için geçerli değildir, insani erdemleri önemseyen herkesin hassasiyet göstermesi gereken en temel hasletler ahlaki ilkelerdir.

Ancak İslam’ın evrensel mesajını hayatının mihveri yapması gereken dindarlar için ahlaki ilkeler bir amentü niteliği taşımaktadır. Hal böyleyken günümüz dindarlarının ahlaki savrulmalarını izah etmek ne yazık ki mümkün değildir.

Lafı hiç dolandırmadan söyleyelim, eğer kendileri için gerekli değilse bugünün dindarları için insan hakları ve özgürlükler önemli değildir.

Eğer kendileri haksızlığa uğramıyorlarsa hak-hukuk ve adalet gibi değerlere hiç ihtiyaç yoktur.

Eğer bir iktidar mücadelesinde ihtiyaçları varsa, geçici süre için demokrasinin unsuru olan seçim sistemi “milletin iradesidir”, ihtiyaçları bittiğinde ise ‘kazanımlar demokrasiye feda edilmeyecek kadar’ önemlidir. Mesela seçimleri biz kazanıyorsak, demokrasi vazgeçilmez bir enstrümandır, başkaları kazanıyorsa “bekamızı demokrasiye feda etmeyelim’ kuralı geçerlidir. Yani bizim mahallenin işleri yoluna girene kadar demokrasiye devam...

Böyle bir Müslüman ahlakı olabilir mi?

Yeri geldiğinde doğruluğu ve güvenilir olmasıyla övündükleri Hz. Peygamberin ahlak anlayışının dindarlar için bir anlam ifade etmediğini söyleyebilir miyiz? Hz. Peygamber diyor ki: “Benim saçımı ağartan bir sure var.” Nedir o sure? “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.”

Maalesef giderek dünyevileşen, kendilerini hiçbir ahlaki ilke ve kuralla bağlı görmeyen Müslüman dünyanın insanları, dini iktidar mücadeleleri ve kişisel çıkarları için kullanmayı bir hak olarak görmektedirler.

***

Bir an için duralım, tek tek kendi içimizde ahlaki bir muhasebe yapalım ve soralım; dini böylesine araçsallaştıran, siyaset ve kişisel işlerinde adeta bir sponsorluk unsuru olarak kullanan dindarların günümüz insanına İslam adına söyleyebileceği bir söz olabilir mi?

Bugün dindar camianın sayısız negatif örneklerle sergilediği fotoğrafı gören insanlar bize dönüp deseler ki:

Dindarlar başkalarının haklarına riayet etmezler, İslam’ın en büyük meziyeti olan ahlaklı olmayı önemsemezler.

Hukuka, adalete, liyakate önem vermezler, şefkatli ve merhametli değildirler.

Eşitliğe, şeffaflığa, hesap verilebilirliğe dayalı bir yönetim anlayışına inanmazlar.

Temel insan haklarının korunması, insan/kul hakkının gözetilmesi konusunda yeterli hassasiyete sahip değildirler.

Üzülerek belirtmek gerekiyor ki bu ifadeler karşısında mahcubiyet hissetmeden verebilecek bir cevabımız yok. Kalbimizin sesini dinleyerek açık yüreklilikle diyebiliyor muyuz: Evet dindarlar ahlaklıdır, merhametlidir, onların iktidarında herkes kendini güvende hisseder, insan haklarını vazgeçilmez kabul ederler, özgürlüklerin kullanılmasında herkesin eşit haklara sahip olduğuna inanırlar, çünkü hukuka riayet etmeyi, adaletli olmayı emreden bir dinin mensuplarıdırlar.

Eğer göğsümüzü gere gere bunları söyleyemiyorsak, gerisi hikaye...

YORUMLAR (150)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
150 Yorum