Hafız Post ve Pisagor’un telleri

Büyük romancımız Ahmet Hamdi Tanpınar der ki: “Hangimiz bir Itri”yi, bir Dede Efendi”yi, bir Şâkir Ağa”yı, bir Eyyübi Bekir Ağa”yı, bir Hafız Post”u, bir Derunî Mehmet Efendi”yi biliyor ve tanıyoruz. Hatta bu sanatkârların eserlerinin çoğu kaybolmuş olduğu gibi mevcutların nasıl okunacağını ve çalınacağını bilmiyoruz. Onlar henüz keşfedilmemiş yıldızlar gibi kendi semalarında ve yarattıkları güzelliklerin şaşaası içinde münzevi fakat emsalsiz parlıyorlar. Biz ise tahakkuku milletimize nasip olmuş bu mükemmeliyetlerden habersiz ve onlara yabancıyız.”

Hafız Post gibi, Itri gibi Türk musikisinin büyük isimleri ‘henüz keşfedilmemiş’ yıldızlar gibi kendi semalarında parlamaya devam ediyorlar, ama ne yazık ki genç kuşaklar bu yıldızlardan habersiz ve onlara yabancılar.

Maalesef her şeyin siyasal rantla hesaplanır hale geldiği bir dönemi yaşıyoruz. Kuşkusuz bu bakış siyaseti önemsiz ya da yok saymak anlamına gelmiyor. Tam aksine siyaset önemlidir, ama kendi mecrasında akmak şartıyla. Eğer siyaset sanatın, edebiyatın, musikinin, resmin, mimarinin nefes almasını zorlaştıran ve özgürlük alanlarını baskılayan bir etki gücü haline gelmişse orada bir tehlike var demektir.

İşte şimdi tam da öyle bir tehlikeyi yaşıyoruz, genç kuşakları kendi medeniyetimizin sanat-edebiyat ve musiki alanlarındaki zirve isimleriyle buluşmalarını sağlayacak bir iklim oluşturamadığımız gibi, evrensel sanat-edebiyat ve musiki değerlerini tanımalarını da sağlayamıyoruz.

Mesela Hafız Post… Geleneksel Osmanlı musikisinin Rönesans’ı olarak nitelenen 17. Yüzyılın zirve isimlerinden birisidir Hafız Post. Büyük bir musiki üstadı ve usta bir besteci olan Hafız Post, kaleme aldığı ‘Güfte Mecmuası’yla 17. Yüzyılın ikinci yarısıyla 18. Yüzyılın başlarında fasıl musikisi ve sesli eserler repertuvarına çok önemli katkılar sağlamıştır.

Daha da önemlisi Hafız Post “kaleme aldığı güfte mecmualarıyla ‘Türkçe güfte mecmuaları’ ekolünün öncülüğünü yapmıştır. Salim’in tezkiresinde yaptı Pythagoras (Pisagor) nitelemesinin da bu durumdan kaynaklandığı düşünülebilir. Çünkü Pythagoras geliştirdiği sistem ile kendinden sonra oluşturulan hemen hemen tüm müzik kuramları üzerinde etki bırakmıştır.” (1)

Bilindiği gibi Pisagor sayıların babası olarak bilinir. Kürelerin müziği ya da kürelerin armonisi fikrinin kurucusudur ve evrenin armoni gösteren sayılarla düzenlendiğini, müziğin matematiksel oranlara indirgenebileceğini kanıtlamıştır. Ses tonlarını, yedi ayrı notaya bağlamanın ilk defa Pisagor tarafından yapıldığına inanılır ve müzikle tedavi çalışmalarıyla da tıbba katkıda bulunmuştur. Öyle ki sesteki matematik oranlarını belirlemek için denemeler yapmış, matematik ve müzik arasındaki ilişkiyi bulmuştur. Mesela metallerle yaptığı deneylerde, birbirine orantılı olan ağır yedi metal cisme birer birer vurmuş ve çıkan seslerin müzik notalarına denk geldiğini tespit etmiştir.

Kuşkusuz Hafız Post-Pisagor benzerliğini abartılı bulanlar olacaktır. Muhtemelen bu benzerlik Hafız’ın güfte mecmualarıyla Türk musikisinin inşası konusundaki öncü rolü üzerinden yapılmaktadır. Çünkü Pisagor da Batı musikisi konusunda benzer katkılarda bulunmuştur.

Hafız Post dini ve ladini alanlarda besteler yapmış ve eserler kaleme almıştır. Bunlar ilahi, tevşih murabba, durak, nakış, beste, şarkı, ağır semai, yürük semai ve türkü formlarındadır. Binden fazla eser verdiği bilinen Hafız’ın eserlerinin ancak 139’u tespit edilebilmiştir, günümüze ulasan eserlerinin sayısı ise sadece on yedidir. Bu eserlerin çoğu Türkçedir, ayrıca üç Farsça eseri de bulunmaktadır.

Başta Niyâzî-i Mısrî olmak üzere bilhassa Halvetiyye’ye mensup mutasavvıf şairlerin ilâhilerini besteleyen Hâfız Post’un bu tarikata intisap etmiş olduğu söylenmektedir. Birçok güftesini klasik formda bestelediği hocası Nâilî’nin de Halvetî olması bu kanaati güçlendirmektedir. Bestelerinde daha çok divan şairlerinin şiirlerini ve bu arada gazelleri tercih etmiştir. Hafız’ın bestesi olan rast makamındaki “Gelse o şuh meclise” şarkısı bugün bile hala dillerden düşmeyen bir coşkunluğa sahiptir.

/Gelse o şûh meclise nâz ü tegâfül eylese

Reng-i hicâb-ı ârızı meclisi gülgûn eylese

Ta’n-geri riyâz-ı huld olur idi vücûh ile

Âşık-ı zârı gülşen-i vaslına bülbül eylese/

1- Musiki, Editör: Mehmet Azimli, Sema Dinç’in ‘Hafız Post’ makalesi, s.145, Mana yayınları

YORUMLAR (22)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
22 Yorum