İslam devleti hayalinin altından IŞİD karanlığı çıkar mı?
Türkiye yetmiş yıla yaklaşan bir Avrupa Birliği macerası yaşıyor. Bu uzun yolculuk boyunca çok ciddi tartışmalar yaşandı ve halen de bu tartışmalar devam ediyor. Bazı ulusalcı ve milliyetçi kesimler başta olmak üzere, dindarların hatırı sayılır bir kesimi de AB’ye karşı her zaman reddiyeci bir tavır içinde oldular.
***
Kuşkusuz her kesimin kendine göre farklı itiraz argümanları var. Özellikle demokratik değerlerle başı pek hoş olmayan ulusalcı kesimlerin itirazını anlamak mümkün. Çünkü onlar esas itibariyle jakoben bir kültürden geldikleri için hak ve özgürlükler temeline dayalı bir oluşuma karşı doğal olarak böyle davranacaklardır. Aşırı milliyetçi kesimler için ise demokrasi, özgürlük gibi kavramların çok fazla bir anlam ifade ettiğini söylemek mümkün değil. Hatta fazla özgürlük, kavmiyetçilik raconuna ters bile düşebilir...
Ancak dindar kesimlerin fikirlerin özgürce ifade edilmesini sağlayan ve insan haklarını teminat altına alan, hukukun üstünlüğünü önceleyen bir yapıya itiraz etmesini anlamak mümkün değil. Ama görünen o ki, geleneksel İslam kültürünün şekillendirdiği bir dünyanın argümanlarıyla konuşan bazı dindar kesimlerin, daha çok dini gerekçelerle Avrupa Birliği’ne önemli itirazları var. Esasen bu itirazın arka planına yakından baktığımızda, şeklen dini gerekçeye dayanıyormuş gibi gözüken itirazların daha çok kavmiyetçilik duygusuyla beslendiğini görüyoruz.
Avrupa Birliği’ne ve demokratik değerlere karşı çıkan dindar kesimlerin itirazlarının ortak noktası, “Biz Müslüman bir ülkeyiz, Hristiyan kültürünün şekillendirdiği AB’de yer alamayız, bunlar Haçlı zihniyetinin ürünüdür” şeklinde bir söyleme dayanmaktadır. Neredeyse yüz yıllık bir travmanın yarattığı tahribatı elbette yok sayamayız. Hatta Batı dünyasının, İslam toplumlarına karşı sergilediği gayri insani tavrı da görmezden gelemeyiz. Ama kendi insanlarımızın hukukun üstünlüğüne dayalı, özgürlüklerinin ve haklarının teminat altına alındığı bir sisteme ve oluşuma karşı olmalarını akıl ve mantıkla izah etmek de pek mümkün değil.
Denebilir ki, “Avrupa Birliği’ne girmeden de bu hakları sağlayabiliriz, bunun için Batı’ya ihtiyacımız yok.” Elbette sağlayabiliriz, ama bir gerçek var ki bugüne kadar sağlayamadık. Unutmayalım ki, yıllardır şikayet ettiğimiz askeri vesayeti AB sürecinde gerçekleştirdiğimiz demokratik reformlarla geriletebildik. Ve demokratik haklarla ilgili bütün hukuki reformları yine AB müktesebatı çerçevesinde gerçekleştirdik. Ülkede şimdi demokratik değerlerin çok da dikkate alınmadığı bir rüzgar esiyor olabilir ama Türkiye AK Parti iktidarının özellikle ilk döneminde bu reformların mümkün olabileceğini gösterdi.
Bugün itibariyle geldiğimiz noktada, belki de gerçekten dindarların nasıl bir İslam ülkesi tasavvuru içinde olduklarını sorgulamamız gerekir. Zaman zaman demokrasi yazılarına gelen itirazlarda dillendirilen ‘İslam devleti’ hayali açıkçası beni endişelendiriyor. Zira dindar kesimlerin beklentileri ne yazık ki IŞİD’in ‘devlet’ hayaliyle neredeyse birebir örtüşen bir mahiyet arzediyor. Biraz hüzün verici bir durum ama maalesef bu İslam devleti hayalinin içinde özgürlük yok, insan hakları yok, hukuk ve adalet yok. Kısacası, bazı dindar kesimlerin İslam ülkesi hayallerinin üzerindeki perdeyi biraz araladıkça altından kelimenin tam anlamıyla IŞİD’in karanlık hayalleri çıkıyor.
***
Daha da endişe verici olanı, demokrasi karşıtı olan dindar kesimlerin, “Etrafınıza bakın, İslam diyarına benziyor muyuz?” şeklindeki serzenişleridir. Diyelim ki Türkiye bu haliyle bir İslam ülkesine benzemiyor. Açıkçası sormak gerekiyor; benzememiz gereken İslam ülkesi hangisidir? Mesela despotizmin zirve yaptığı Suudi Arabistan’a ya da İran’daki molla rejimine benzesek gerçek bir İslam ülkesi olur muyuz? İsterseniz daha da sayalım, kanlı diktatör Esad’ın ülkesi, Irak, Libya, Bangladeş ve Talibanlı Afganistan yeterli olur mu?
Bu zihin yapısı ve anlayış hastalıklıdır, bu ülkelerdeki baskıcı rejimler kendi halklarının derdine deva olmadıkları gibi, bilelim ki bizim de derdimize deva olamazlar. Ve demokrasinin olmadığı bu yolun sonu kesinlikle IŞİD’e çıkar...