Kapı açıksa mehdi gelebilir
Atasözleri boşuna söylenmemiş, her birinin derin anlamları var: “Bir musibet bin nasihatten evladır.” Evet 15 Temmuz darbe girişimi bir felaketin tarihi, ama inanıyorum ki çok hayırlara vesile olacaktır. Birincisi, bu ihanet vesilesiyle FETÖ melanetini ülkede tanımayan kimse kalmadı. İkincisi, bu vesileyle bazı kavramları yeniden tanımaya, öğrenmeye ve tartışmaya başladık.
Mesela, tarih boyunca bütün toplumlarda zaman zaman bir kurtarıcıyı, mehdiyi bekleme meselesi...
Bu konuda geçtiğimiz günlerde KURAMER (Kur’an Araştırmaları Merkezi) tarafından düzenlenen “Beklenen Kurtarıcı İnancı” sempozyumunda son derece ufuk açıcı tebliğler tartışıldı.
Sempozyumda “Hadis kültüründe ‘beklenen kurtarıcı’ inancı” adlı bir bildiri sunan hadis bilimci Prof. Dr. Ahmet Yücel, hadis kaynaklarımızda açıkça mehdiden bahseden ve mehdiden söz ettiği şeklinde yorumlanan 257 rivayetin yer aldığını, bu sayının Şia kaynaklarında çok daha fazla olduğunu söylüyor.
***
Hadis alimlerinin genel yaklaşımının güvenilir-metruk ayrımı yapmadan her rivayeti esere kaydetmesinin, bunların hepsiyle amel etmek değil, nakledilen her rivayeti bilmek ve araştırmak anlamı taşıdığını belirten Prof. Yücel çok dikkat çekici bir tespitte bulunuyor: “Herhangi bir hadisin temel hadis kaynaklarında bulunması onun Hz. Peygamber’e ait olduğunu değil O’na (s.a) nispet edildiğini gösterir. Dolayısıyla ‘Mehdi Hadisleri’ denildiğinde Hz. Peygamber’in mehdi hakkında söylediği Hadisler değil, mehdi ile ilgili Hz. Peygamber’e nispet edilen bilgiler kastedilmektedir.”
Yine Prof. Yücel’in ifadesiyle, “İmam Buhari ve İmam Müslim eserlerine mehdi ile ilgili rivayetleri almamışlardır. Bu durum söz konusu iki alime göre sahih hadis bulunmadığı için eserlerine mehdi ile ilgili herhangi bir başlık atmadıkları anlamına gelmektedir.”
Dinler tarihi ile ilgili araştırmalar gösteriyor ki, İslam öncesi kavimler de dahil olmak üzere hemen bütün toplumlarda adaletsizliğin, haksızlığın, zulmün had safhaya vardığı zor zamanlarda dünyayı huzura kavuşturacak hep bir ‘kurtarıcı’ beklenmiştir. Kısacası değişik halkların inançlarındaki ‘kurtuluş düşüncesi’ tarihi bir olgu olarak hep var olagelmiştir.
***
KURAMER’in sempozyumuna “Beklenen kurtarıcı inancının İslam Öncesi Dini Arka Planı” bildirisiyle katılan dinler tarihi öğretim üyesi Prof. Dr. Ömer Faruk Harman, çeşitli dini geleneklerde gelmesi beklenen kurtarıcı ile ilgili son derece dikkat çekici bir arka plan sunuyor: “Dinler tarihi araştırmaları kabile dinlerinde dahi büyük ölçüde benzerlikler taşıyan çeşitli kurtarıcı inanışlarının varlığını ortaya koymaktadır. Sabiilerde ahir zamanda yeryüzünde altın bir dönem başlatacak olan kurtarıcı, ‘son savaşçı’ veya ‘son kral’ demek olan Kral Praşai Siva olarak ifade edilir. Eski Mısır’da ‘Ameni’, Eski Amerika’da Azteklerde ‘Qetzalkoti’, Hinduizmde ‘Kalki’, Budizmde ‘Mayitreya’, Mecusilikte ‘Saoşyant’ beklenen kurtarıcının isimleridir.
İleride gelecek olan (Mesih) beklentisi Yahudiliğin temel iman esaslarındandır.
Hristiyanlığa göre Yahudilerin bekledikleri kurtarıcı (Mesih) Hz. İsa’dır ve o, insanlığın günahı için çarmıhta can vermiş, böylece asli günaha kefaret olmuş, dünyanın sonuna doğru tekrar yeryüzüne inerek Deccal ile savaşacak, kötülüğü yenip iyiliği hakim kılacaktır.”
Peygamberimiz’in “Benden sonra bir nebi gelmeyecektir” ifadesini esas alarak söylemek gerekirse, insanlığın yeni bir kurtarıcıya, mehdiye ihtiyacı yoktur. Çünkü Kur’an ve Sünnet’in kuşatıcı iklimi kurtuluş için yeterlidir.
Ama yüzyıllar boyunca yaşanan tarihi tecrübelerde olduğu gibi insanlar hep bir kurtarıcı ve mehdi aramaya devam edeceklerdir...