Liberal demokrasi tüccarındancunta masalları
Galiba demokrasi konusundaki bütün bildiklerimizi unutmamız gerekiyor. Eminim ki durup dururken neden böyle bir giriş yaptığımı merak ediyorsunuzdur. Doğrusu ben de merak ediyorum. Öyle ya, insan haklarının, özgürlüklerin, hukukun üstünlüğünün teminatı olan demokrasiden vazgeçip başka bir sistem arayışına mı gireceğiz?
Elbette vazgeçmeyeceğiz ama zaman zaman özellikle Batı dünyasından öylesine absürt yaklaşımlar, analizler yansıyor ki doğrusu insanın “Galiba Batı’nın bilinç altında askeri bir demokrasi özlemi var” diyesi geliyor.
Bunu şunun için söylüyorum; geçtiğimiz hafta Oda-Tv’de Erik Mayersson’un bir yazısı yayınlandı. Mayersson bu analizini İsveç Gothenburg Üniversitesi’nde bulunan V-Dem Enstitüsü’nün bu yıl başında hazırladığı ‘Liberal Demokrasi Ölçümleri’ raporuna dayandırıyor. Bu çalışmada ‘seçimler’, ‘Liberal görüşler’, ‘Katılımcı’, ‘Bilinçli’ ve ‘Eşitlikçi’ demokrasi gibi beş temel demokrasi göstergesi referans alınmış. 1900’den 2012’ye kadar yıllık ölçümlerle içinde Türkiye’nin de bulunduğu 173 ülkeyi kapsayan bir çalışma yürütülmüş.
Bu çalışmanın tamamı sorunlu ama ben özellikle Türkiye bağlamında kelimenin tam anlamıyla bir saçmalıklar manzumesi olan bazı bölümlerine dikkat çekmek istiyorum.
Mesela Mayersson diyor ki: “Eldeki veriler Menderes döneminde Türkiye’nin liberal demokrasi seviyesindeki düşüşü gösteriyor, 1960 darbesi ile bu süreç sona eriyor, bu süreç 1966’ya kadar artarak devam ediyor, (ilginç şekilde bu sebeple 1960 darbesini ‘demokratik darbe’ olarak tanımlayabiliriz.)”
Liberal demokrasi analizi yapan Mayersson, Başbakan Menderes ve arkadaşlarını hiçbir hukuksal temeli olmayan ve tamamen darbe iradesiyle idam eden cuntacıları neredeyse demokrasi kahramanı olarak ilan ediyor. Doğrusu, bir de “Cuntacılara demokrasi ödülü verilmeliydi” deseydi hiç şaşırmazdım. Bu adam ya hayatında hiç darbe görmemiş ya da bize demokrasi palavrası sıkıyor.
Mayersson’un demokrasi masalları sadece 1960 darbesinin cuntacılarıyla sınırlı değil elbette. Bir de 28 Şubat cuntacılarına övgüleri var ki akıllara ziyan...
“2003 yılına kadar Türkiye açıkça pozitif bir liberal demokrasi deneyimi yaşıyor. 2003’ten itibaren ise bu süreç tersine dönüyor, AKP’nin iktidarda geçirdiği tüm süre boyunca da bu tersine dönüş hali sürmeye devam ederek Türkiye’nin liberal demokrasisi belirgin şekilde düşüş yaşıyor.” Galiba bu liberal demokrasi tüccarı Mayersson’un liberal demokrasiden anladığı cunta demokrasisi!..
Mayersson’un dahiyane analizine göre gencecik Türk çocuklarının en tabii ‘insan hakkı’ olan eğitim haklarının ellerinden alındığı, üniversite kapılarında ‘ikna odaları’nın kurulduğu, eğitim hakkı isteyen öğrencilerin hapse tıkıldığı, sermayenin vebalı gibi kategorize edildiği, insanların fişlendiği 28 Şubat dönemi liberal demokrasinin ‘pozitif’ yıllarıymış!.. Ne demeliyim bilemiyorum, neyse Türkçe’nin nezahatine yakışmayacak ama açıkça ‘yuh’ demek istiyorum. Sıkı durun, Mayersson’un liberal demokraside yeni icatları var... Meğer 28 Şubat cuntacılarının memlekete armağan ettiği parlak demokrasi(!) yıllarından sonra, “AKP’nin iktidarda geçirdiği tüm süre boyunca da bu tersine dönüş hali (demokraside düşüş yani...) sürmeye devam ederek Türkiye’nin liberal demokrasisi belirgin şekilde düşüş yaşıyor” muş...
Siz hiç böyle bir zırvalık gördünüz mü?
Hiç böyle bir zavallılığa düşmeden de AK Parti’nin politikalarını beğenmediğinizi söyleyebilirsiniz, özellikle son dönemde demokratikleşme adımlarının yavaşladığını ya da Türkiye’nin Avrupa’ya yansıyan görüntüsünde sıkıntılar olduğunu, hatta OHAL’i bile eleştirebilirsiniz. Ama bu ülkede demokrasinin başının belası olan vesayeti gerileten, faili meçhulleri bitiren, AB’ye uyum çerçevesinde çıkardığı yasalarla demokrasinin kalitesini arttıran, anayasa değişikliği ile bireysel başvuru hakkını getiren, bir ayıp olarak Türkiye’nin önünde duran gayrimüslim vakıflarını iade eden AK Parti dönemini demokrasinin düşüş yılları olarak gösterirsen bu cehaletten de öte düpedüz demokrasi hırsızlığıdır. Bak Mayersson, AK Parti 15 yıl önce ‘Kürt’ kelimesini kullanmanın bile suç olduğu bir ülkeyi Kürtçe siyasi propaganda yapılabilir hale getirmişse bunun adına demokrasi denir, bunu kafana iyice sok.
Eğer bu liberal demokrasi tüccarı önümüzdeki günlerde 15 Temmuz’un faziletlerine ilişkin yeni demokrasi masallarıyla karşımıza çıkarsa hiç şaşırmayın.