Nasıl pis bir oyun bu?
Son dönemde Türkiye’yi hizaya getirme bağlamında değerlendirmeye müsait, yüreğimizi yakan acımasız terör saldırılarına muhatap olduk. Bir hafta arayla Beşiktaş ve Kayseri’de çirkin yüzünü gösteren terör yüzünden onlarca insanımızı kaybettik ve hala yüreklerimiz yanıyor.
Ama önceki akşam Ankara’da Rus Büyükelçisi Andrey Karlov’un alçakça ve hunharca katledilmesi zihinlerimizde adeta deprem etkisi yarattı. Hemen altını çizmekte yarar var, bu saldırı sadece ‘terör eylemi’ tanımıyla izah edilecek bir durum değil.
Türkiye’nin siyasi ve diplomatik parametrelerine yönelik pis bir oyunla karşı karşıyayız. Karlov’u katleden Mevlüt Mert Altıntaş’ın öyle sıradan serseri bir eylemci olmadığı muhakkak. Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde iki yıllık bir polis memuru olan Altıntaş son derece soğukkanlı ve kelimenin tam anlamıyla profesyonel bir suikastçı.
Henüz arkasında hangi karanlık mahfillerin olduğunu bilmiyoruz. Ancak Ankara’nın göbeğinde böylesine bir suikast için düğmeye basanların terör eyleminin ötesinde çok daha derin hesapları olmalı.
Bir kere suikastın tam da Türkiye-Rusya-İran toplantısının bir gün öncesinde yapılması son derece manidar. Belli ki öncelikle bu cinayetin Suriye toplantısını hedef alan bir boyutu var. Ayrıca suikastın Türkiye-Rusya ilişkilerinin pozitif güzergahta seyrettiği bir dönemde yapılmasının, Türkiye’nin ‘Fırat Kalkanı’ harekatı ve özellikle PKK ile mücadelesine yönelik mesajlar içerdiği de hesaba katılmalı. Unutmayalım, Türkiye şu günlerde ‘Terör koridoru’ ile ilgili ciddi hazırlıklar içindeydi. Öyle anlaşılıyor ki bu suikast, bölgesel ölçekte hazırlanan ‘büyük oyun’un sadece görünen yüzü. Arkasında nasıl bir hazırlık var henüz onu bilmiyoruz.
***
Mert Altıntaş’ın FETÖ’cü olduğu konusunda ciddi bilgiler var. Muhtemelen bu bilgiler önümüzdeki günlerde daha da netleşecektir. Eğer gerçekten FETÖ’cü ise, çok daha ciddi bir tehlike ile karşı karşıyayız demektir. Zira 15 Temmuz sonrasında FETÖ’nün ‘uyuyan hücreleri’nin yeni intihar ve suikast eylemlerine girişebilecekleri yönünde uyarılar yapılmıştı. Demek ki devletin içinde hala büyük bir tehlike var ve neler yapabileceklerini doğrusu düşünmek bile insanın tüylerini diken diken ediyor. Unutmayalım ki FETÖ 2013 yılından bu yana, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz dahil intihar dalışları yapıyor ve hepsinde kaybetti. Şimdi yok olurken can havliyle her türlü çılgınlığı yapmayacaklarının bir garantisi yok.
Suikast sonrasında Türkiye ve Rusya ikili ilişkilerdeki olumlu iklimi koruma konusunda son derece dikkatli ve soğukkanlı davranmışlar, bir anlamda provokasyonu boşa çıkarmışlardır. Bu her iki ülkenin de suikastın gerisinde çok daha karmaşık hesapların yapıldığının farkında olduklarını gösteriyor.
Ancak şu andan itibaren özellikle Türkiye’nin çok daha dikkatli ve kılı kırk yaran bir diplomasi izlemesi gerekiyor. Öncelikle Rusya ile yaşanan olumlu havayı özenle korumalı, ama aynı zamanda suikastın uluslararası arenadaki sonuçlarını da iyi yönetmelidir.
Zira biliyoruz ki Rusya ile Amerika arasında Suriye bağlamında çok acımasız bir propaganda savaşı yaşanıyor. Muhtemeldir ki Rusya uluslararası düzlemde bundan sonra çok daha sert bir oyun kuracaktır. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Karlov’a yapılan saldırının BM Güvenlik Konseyi’nin gündemine taşınacağını açıkladı, bu önemli...
İşte tam bu noktada Türkiye bir taraftan Rusya ile ilişkilerini korumak ama aynı zamanda iki güç arasındaki sert rüzgarlardan da korunmak zorundadır. Bunun için de kendine has stratejiler üretmesi şart.