Obama, İslamofobik dünyanın kahramanı olmayı neden istemez?
Galiba demokrat olmak hiç öyle sanıldığı kadar kolay bir iş değil. Türkiye ve dünya örneğine baktığımızda, çoğu zaman demokrat olmanın söylem düzeyinin ötesine geçemediğini rahatlıkla görebiliriz. İster ülke düzeyinde, isterse bireysel anlamda bakalım; demokrat olarak bildiklerimizin hemen önemli bir bölümünün zor zamanda eksenlerinin kaydığını ve demokratik değerleri rahatlıkla pas geçtiklerini artık iyi biliyoruz.
***
Herhalde önemli olan zor zamanda demokratik değerlerin arkasında durabilmek olmalı.
Beğenelim ya da beğenmeyelim Obama, başkan seçildiği ilk günden sekiz yılını tamamlamak üzere olduğu şu günlere kadar dünyanın değişik coğrafyalarındaki kriz bölgelerinden insani durumlara, Filistin sorunundan Suriye’ye kadar pek çok konuda bir duruş ortaya koydu. Özellikle de Suriye konusundaki kararsız tavrı yüzünden ciddi eleştirilere muhatap oldu, biz de çok eleştirdik. Ancak o bütün eleştirilere rağmen, kendi politik bakış açısına göre yeni Amerikan tavrı konusunda kararlı bir duruş sergiledi ve asla vazgeçmedi.
***
Malum son dönemde başta Amerika olmak üzere demokratik dünyanın ve aynı zamanda İslam dünyasının en büyük problemi IŞİD... Bilindiği gibi Türkiye’nin de içinde bulunduğu uluslararası koalisyon IŞİD’e karşı ciddi bir mücadele yürütüyor. Bu mücadelenin gerçekten başarıya ulaşma şansının olup olmadığından çok emin değiliz.
Ama bir gerçek var ki bu IŞİD belası yüzünden özellikle Batı dünyasında Müslümanlar büyük mağduriyetler yaşıyor, İslamofobik bir sürek avına maruz kalıyorlar.
Eğer IŞİD’le mücadelede gerçekten bir başarı bekleniyorsa, Batı dünyasının öncelikle demokratik değerleri askıya alarak başlattığı Müslüman avından vazgeçmesi şart. Zira Müslümanları ötekileştirme temeline dayalı bir mücadele, yeni IŞİD orduları yaratmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
İşte Obama tam da bu konuda demokratik değerleri ıskalamadan, Müslümanları ötekileştirmeden nasıl bir mücadele yürütülmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Obama, Orlando’da 49 kişinin hayatını kaybettiği saldırı ve IŞİD’e karşı verilen mücadeleye ilişkin yapılan Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısının ardından “IŞİD’i radikal İslamcılar olarak tanımlamadığımız müddetçe örgütü yenemeyeceğiz” diyenlere yüklenerek aynen şunları söylüyor:
“Bu tanımlamayı kullanma ne kazandırabilir? Neyi değiştirebilir? IŞİD’in Amerikalıları daha az öldürmeleri taahhüdünü mü verdirir? Daha fazla müttefik mi kazandırır? Cevap bunların hiçbiri. Bir tehdidi farklı bir isimle tanımlamak onu yok etmiyor. Bu siyasi bir dikkat dağıtmadır. ABD’li Müslümanları inançlarından dolayı ayrımcılığa mı uğratacağız? Bu bizim istediğimiz Amerika değil. Bu demokratik ideallerimizi yansıtmıyor. Bu bizi daha güvenli kılmayacak, daha az güvende bırakacak. IŞİD’in Batı’nın Müslümanlardan nefret ettiği düşüncesini desteklemek, bu ülkedeki ve dünya üzerindeki Müslümanları her ne yaparlarsa yapsınlar töhmet ve saldırı altında bırakacak. Bu ABD’li Müslümanlara hükümetlerinin kendilerine ihanet ettiğini hissettirecek.”
***
Kritik süreçlerde verdikleri kararlar liderler için test zamanlarıdır. Böyle anlarda çoğu siyasi lider ya siyasetin ufuksuz koridorlarında kaybolur ya da iç siyasetin cazibesine kapılarak anlık başarılara razı olur. Biliyoruz ki tarihte iz bırakan liderler, genellikle popülizme prim vermeden zor ama doğru olanı tercih etmişlerdir. Obama da isteseydi IŞİD’çileri pekala ‘radikal İslamcılar’ olarak tanımlayıp İslamofobik dünyanın kahramanı olabilirdi, ama bir demokrat olamazdı...