Partili dindarlık anlayışının iflası...

20 yıllık AK Parti iktidarı, Türkiye’deki siyasal İslamcılığın, dindarlık anlayışının bugün toplumda ortaya çıkan görünürlüğü dikkate alındığında nasıl bir geleceğe doğru gittiğini tespit açısından çok önemli bir tecrübe olduğu kanaatindeyim.

Hemen belirtelim AK Parti iktidarıyla geçen yirmi yıllık süreyi siyasal İslamcılığın bir bakıma kendini imha ve intihar dönemi olarak tanımlamak çok da yanlış olmasa gerek.

Çünkü dinin temel ilkeleri gereği kesinlikle yasaklanan kul hakkına girmemek, çalmamak, çırpmamak, milletin malına çökmemek, hukuksuzluğa tevessül etmemek gibi emirler ve ahlaki duyarlılıklar buharlaşarak dindarların hayatını terk etmiş bulunuyor.

Sadece terk etmekle kalmamış, yıllardır sürekli ahlak ve adalet edebiyatı yapan İslamcıların pratikte her türlü ahlaksızlığı icra edebilmelerini sağlayacak fetvalar üretilmiştir.

Herhalde samimi dindarlar, bugün dindar-muhafazakar kesimlerin ülkede yaşanan hukuksuzluklar karşısındaki suskunluğunu gördükçe, şu meşhur “Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, gelir de adli ilahi sorar Ömer’den” retoriğini hatırlayıp kahroluyorlardır.

Kabul edelim ki özellikle AK Parti iktidarı döneminde farklı bir hüviyet kazanan yeni dindarlık anlayışı, ahlakilik üretmekten çok, Allah’a karşı menfaat beklentisine dayalı bir görünüm kazanmıştır. Bu fayda-çıkar ilişkisine dayalı dindarlık anlayışının ürettiği gayrı ahlaki yapı, en çok da kendini siyasi alanda göstermektedir.

Mustafa Öztürk Hoca’nın Pasajlar dergisinde Ayşe Çavdar’ın kendisiyle yaptığı röportajdaki şu ifadeleri son derece dikkat çekicidir: “Mesela Türkiye’deki seçmen kitlesine baktığınızda, en çıkarcı, en fırsatçı, en idare-i maslahatçı ve aynı zamanda en sağlamcı seçmen kitlesinin özellikle sağcı muhafazakar ve az çok da dindar kitleye karşılık geldiğini kolayca teşhis edebilirsiniz. Bu geniş kitle hiçbir zaman kazanamayacak ata oynamaz. Günümüzdeki hakim gayrı ahlaki dindarlık tipolojisi bana göre Hz. İsa’nın çok ağır şekilde zemmettiği Yahudi-Ferisi dindarlığı kadar ahlaksız bir dindarlıktır ki bunun en kısa ve en kestirme tanımı da ahlaksız dindarlıktır.”

Maalesef AK Parti iktidarının oluşturduğu siyasal iklim, her alanda kalitesizliği teşvik eden bir anlayışı egemen hale getirmiş, dini alanı ise kelimenin tam anlamıyla ‘piyasa dindarlığı’na terk etmiştir.

Kabul etmek gerekiyor ki bu esnaf tipi dindarlık anlayışı, esas itibariyle siyasi iktidar açısından da çok kullanışlı bir dindarlıktır. Hiçbir şekilde kalite gerektirmeyen, dinin temel mesajının özüyle çok örtüşmese de muhafazakar kesimlerin dini duygularını coşturacak söylemler ve icraatlar, AK parti iktidarının en bariz göstergesi haline gelmiştir.

Ve doğal olarak, yola çıkarken ya da AK Parti’nin ilk yıllarında demokrasi, insan hakları, temel hak ve özgürlükler gibi konularda vitrinde yer alan modern çehreli İslami söylem ilerleyen yıllarda geri plana itilerek, bu alan iktidarla aynı liyakatsizlik ekseninde buluşan esnaf tipi dindarlıkla doldurulmaya başlanmıştır.

Artık bu dindarlıkta önemli olan ritüellerdir ve adeta insanların gözüne sokarcasına yürütülen kaba ‘tebliğ’ faaliyetleridir. Mesela herkesin önünde ‘namaz kıldığına’ vurgu yaparak, başkalarının da kılıp kılmadığını sorgulamak gibi… Bu anlayışın siyasal versiyonu da dinin esasına ve kaliteye değil, tamamen şova dayalı bir gösteriden ibarettir.

Mesela iktidar Ayasofya dahil, ne kadar çok cami ve İmam-Hatip açmışsa o kadar dindardır, çünkü esnaf dindarlığı açısından makbul olan da kolay olan da budur. Onlar için İmam-Hatiplerin, ilahiyat fakültelerinin kalitesi değil, sayıları önemlidir.

İşte tam da bu noktada siyasal iktidarın dindarlığı ile esnaf dindarlığı aynı hedefte buluşurlar; görsel dindarlık… Camilerimizin sayası her geçen gün çoğalsın, her mahallede bir İmam-Hatip olsun yeter. Camilerin her geçen gün ıssızlaşmasının, bu okulların cehalet yuvası haline dönüşmesinin onlar için hiçbir anlamı yoktur.

Halihazırda kurumsal dindarlık kalıplar ile şekillenen bu ‘görsel dindarlık’ anlayışı açısından ne yazık ki dinin özündeki ahlaki buyruklar birincil bir öneme sahip değildir. Mesela ülkede yaşanan hukuksuzlukların, yolsuzlukların önlenmesi, hakka-hukuka riayet, özgürlükler, kadın ve çocuk hakları gibi temel değerler, siyasal dindarlıkla esnaf dindarlığının oluşturduğu ortaklık açısından asla dini bir vecibe olarak görülmez. Çünkü onların dindarlığı sadece belli ibadetlere, sarığa-sakala, tarikata indirgenmiştir ve din belli ritüellerden ibarettir, çünkü yolsuzlukların kiri onların sağına asla bulaşmaz!..

YORUMLAR (150)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
150 Yorum