Peki AK Parti şimdi ne yapmalı
Seçimler yaşandı, bitti ve uzun bir maraton sonunda milletin iradesi sandıkta tecelli etti. Şimdi bütün partiler için muhasebe zamanı... Sandığın bize verdiği fotoğraf gösteriyor ki, bütün partiler kendi iddiaları oranında başarılı oldular.
Ancak bu fotoğrafın AK Parti açısından nasıl bir anlam ifade ettiği konusunda dikkatli bir analize ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Evet AK Parti genel anlamda başarısız bir sonuç elde etmedi, hala Türkiye’nin birinci partisi. Ancak şu da bir gerçek ki, İstanbul, Ankara ve Antalya gibi büyük şehirleri kaybetti. Ayrıca bu seçimlerin en dikkat çeken göstergelerinden birisi, MHP’nin oylarının ciddi bir biçimde artmış olmasıdır. Fotoğrafın tamamına bakarak aslında büyük bir kaybın olmadığını söyleyebilirsiniz, ama mesele bu kadar basit değil.
Özellikle İstanbul ve Ankara’nın kaybedilmiş olması hem siyaseten, hem de sosyolojik anlamda daha içsel bir muhasebeyi zorunlu kıldığı da bir gerçek. Eminim AK Parti kendi içinde bu tabloyu daha derinden analiz edecek ve son dönemde partide ilkesel anlamda yaşanan savrulmaların izahını toplumla paylaşacaktır.
Biliyoruz ki AK Parti, ortak akılla oluşturduğu kuruluş ilkeleriyle Türkiye’de ekonomik kalkınmadan demokratik değerlerin önünün açılmasına, hukukun üstünlüğünü önceleyen yasal reformlardan ilkeli siyaset duruşuna kadar pek çok alanda değişimin öncüsü olmuş reformist bir partiydi. Ve yine biliyoruz ki, AK Parti bütün bu demokratik ve ekonomik reformların önemli bir bölümünü 2013 yılına kadar hayata geçirdi.
İktidarının ilk iki döneminde Türkiye’nin demokrasi kalitesini yükselten, ekonomide rasyonel adımlar atan bu parti, ne yazık ki özellikle son beş yılda reformist AK Parti’nin hedefleriyle örtüşmeyen başka bir hikaye yazmaya başladı.
Aslında teorik anlamda ilkelerini değiştirmedi, onlar hala partinin hafızasında var olmaya devam ediyor, ama artık sadece kağıt üstünde... Bir kere AK Parti yeni hikayesini ortak akılla yazmıyor, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sonrasında partide inşa edilmeye başlanan ‘siyaset dili’, “Yetmiş milyonu kucaklama” olarak tarif edilen temel ilkeyle eskisi gibi örtüşmüyor. En önemlisi de son beş yılda insan hakları, fikir özgürlüğü, hukukun üstünlüğü ve basın özgürlüğü gibi demokratik değerlerin AK Parti’nin siyasi söylemlerinde ikinci sıraya düştüğünü görüyoruz.
***
Kuşkusuz AK Parti sadece ilkeler anlamında söylem üstünlüğünü kaybetmedi, aynı zamanda partinin değişik kademelerinde her gün mevzi genişleten ve etrafındaki kaçak gecekondulara yerleşen ama AK Parti ile hiçbir akrabalığı bulunmayan önemli bir kesimin istilasına uğradı. Bu arada ‘Pelikan’ benzeri yapıların partinin reformist cazibesini kirletmeye devam ettiğini de bir yere not etmek gerekiyor. Aslında AK Parti’nin gücü ve siyasal derinliği dikkate alındığında bu tür yapıların bir kıymeti harbiyesinin olmaması gerekir, yeter ki AK Parti ilkelerini aşındırmaya devam eden bu tür kirli yapılara karşı güçlü bir irade ortaya koyabilsin.
Şuna inanıyorum ki, AK Parti artık bu noktadan sonra küçük çıkar hesapları yapan ve kendisini partinin hiyerarşik yapısından daha güçlü gören yapılarla yoluna devam etmeyecektir, edemez de zaten...
Çünkü bu yerel seçimlerde Türkiye’nin nüfusunun yarısını oluşturan 10 büyükşehirde AK Parti’ye olan millet teveccühünde azalma var ve bu haliyle Anadolu’daki taşra şehirlerinin partisi haline gelmeye başlıyor. Elbette Anadolu bütün partiler için hayati bir öneme sahiptir, ancak bu büyükşehirlerin önemsizleşmesi anlamına gelmemelidir. Daha da önemlisi, genç kuşakların sandıkta AK Parti’ye yönelimi giderek zayıflamaktadır.
Şimdi AK Parti’nin yapması gereken, o eski reformcu kimliğine dönerek epey bir süredir toplumda yolsuzluk ve yasaklarla ilgili oluşan negatif algıyı tersine çevirecek adımları atmaktır. Ve tabii ki en önemlisi de parti içinde birkaç yıldır biriken kırgınlıkların, parti aidiyetiyle ilgili zaafların tamir edilerek yeni bir toparlanma döneminin başlatılmasıdır.