Trump Türkiye’yi ne kadar anladı?
Trump-Erdoğan görüşmesinin ya da Trump’ın vaatlerinin Türkiye açısından neler getireceğini önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz. Ancak özellikle görüşme öncesi Amerika’dan yansıyan fotoğrafın, Türk-Amerikan ilişkileri açısından çok umut verici bir görüntü ortaya çıkarmadığını biliyoruz. Zira tam da ziyarete bir hafta kala YPG’ye ağır silahların verilmesinin onaylanması kelimenin tam anlamıyla dostluğu torpilleyen bir adım oldu.
***
Görüşmelerde Beyaz Saray’da ortaya çıkan hava bu durumu ne kadar tamir edebilir, doğrusu bu şimdilik meçhul. Eğer Trump çok net bir şekilde PYD’yi denklem dışı bırakan bir tavır ortaya koyabilseydi yani, “YPG’ye silah vermeyi durduruyoruz” diyebilseydi ilişkilerde yeni bir bahar havası başlayabilirdi. Ama şimdilik, sadece temenniler ve iyi niyet var. Görüşmenin ayrıntılarına vakıf değiliz, ama muhtemelen Trump ve ekibinin, özellikle PKK konusunda Türkiye’nin hassasiyetlerini anladıkları kanaatindeyiz. En iyimser tahminle, uzun süredir durma noktasında olan PKK ile ilgili istihbarat paylaşımının bundan sonra daha güçlü bir şekilde sağlanması olacaktır.
Ama bir gerçek var ki, Amerika’nın gönül almaya yönelik yaklaşımları asla Türkiye’yi tatmin edecek bir adım olamaz. Çünkü PYD, KCK yapılanmasının bir parçasıdır ve YPG’nin sahada ilerlemeye devam etmesi, Türkiye’nin ‘güvenlik’ sorununun katlanarak sürmesi anlamına gelmektedir.
Şu ana kadar ortaya çıkan manzara, Trump’ın Türkiye’nin PYD konusundaki taleplerini karşılamaktan hayli uzak olduğuna işaret ediyor. Belli ki alelacele ağır silah aktarımını onaylatan Pentagon ekibi, Trump-Erdoğan görüşmesi öncesi işi dönülmez bir noktaya getirerek çok ince bir işçilik çıkarmış.
Türkiye’nin Amerika’dan en önemli taleplerinden birisi de hiç kuşkusuz FETÖ liderinin iadesi... 15 Temmuz ihanetinden sonra bu terör örgütü liderinin iadesi Türkiye için hayati bir öneme sahip. Ancak bu konuda da Amerika’dan yansıyan fotoğraf hiç iç açıcı değil. Bir kere Trump’ın gücünün ne kadarına yeteceği konusunda net bir bilgiye sahip değiliz ya da gerçekten böyle bir gücü var mı, orası meçhul... Zira ABD’deki yargı sistemi başkanın müdahalesine pek müsait değil. Ayrıca son günlerde Trump’ın yargıyla başı hiç hoş değil. Zira kuvvetler ayrılığı başkanları da sınırlayan bir özelliğe sahip.
Amerika’daki başkanlık sisteminin temel dinamikleri dikkate alındığında belli ki işin yargısal boyutu kendi mecrasında ilerleyecek, bunu biliyoruz. Ancak esas itibariyle yakın ve orta vadede Türkiye açısından endişe oluşturabilecek olan, kongre bağlamında uç vermeye başlayan gelişmeler olsa gerek.
***
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Washington ziyareti öncesinde ABD Kongresi’nde bir grup Cumhuriyetçi ve Demokrat, Başkan Donald Trump’a Türkiye’ye dönük uyarı ve talepler için bir mektup imzaladı. Ohio’lu Cumhuriyetçi Kongre üyesi Bill Johnson ve Illinois’li Demokrat Kongre Üyesi Brad Schneider’ın kaleme aldığı mektubun içeriği üzerinde iki parti de anlaştı. Doğrusu bu mektupta kullanılan dil ve doğrudan Türkiye’yi hedef alan değerlendirmeler hiç hoş değil.
İlk bakışta bu durum çok önemsizmiş gibi görünebilir, ancak unutmayalım ki Amerika’da müesses nizam, şu günlerde Trump’a adeta nefes aldırmıyor.
Rusya ile ilişkiler, Trump ailesinin iş bağlantıları, Flynn soruşturması ve en son olarak da Trump’ın Rakka operasyonunun sırlarını Rusya ile paylaştığı iddiası, devlet içindeki Trump karşıtı kitleyi konsolide etmiş durumda. Kongrenin bu tatsız çıkışını da fotoğrafa eklediğinizde, Trump’ın hareket alanının daha da daraldığını görmek mümkün.
Şimdi esas mesele; terör örgütüne destek verme ve Türkiye’yi karşısına alma pahasına YPG’ye destek kararı alan ABD yönetiminin nasıl bir çıkış yolu bulacağı...