Trump’ın PYD-PKK hayranlığı ne zaman biter?

Trump’ın Amerikan başkanı seçilmesinden sonra Türkiye’de kimi kesimlerde, yeni başkanla birlikte işlerin yoluna gireceği ve Trump’ın Türkiye’nin önemini kavrayacağı gibi bir kanaat hakim.

Açıkça ifade etmek gerekirse, ilk elde hiç de yabana atılmayacak bir öngörü gibi gözüküyor. Elbette şimdiden kesin bir kanaat ortaya koymak mümkün değil. Ayrıca erken sevinmenin çok da makul bir düşünce olmadığı muhakkak. Kim bilebilir ki belki de Trump hiç beklenmedik bir hamle yapar ve Türkiye için hayati önem taşıyan kritik konularda doğru kararlar verir. Kuşkusuz bu konuda Türkiye açısından en pozitif adım, FETÖ elebaşısının Türkiye’ye iadesidir. Böyle bir adım her şeyi değiştirebilir ve Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir bahar havası başlayabilir. Gülen’in iadesi elbette 15 Temmuz’da yaşadığımız ihaneti telafi etmeye yetmeyecektir. Ama en azından toplumun acılarına küçük de olsa bir merhem olacaktır.

***

İkinci önemli adım ise, Amerika’nın PYD-YPG sevdasıdır. Trump ve ekibinin gerek kampanya sürecinde, gerekse sonrasında yaptıkları açıklama ve değerlendirmeler Suriye’de Kürt kartından vazgeçmeyecekleri yönündedir. Bilindiği gibi kampanya sırasında New York Times’tan David E. Sanger ve Maggie Haberman’a yaptığı açıklamada Kürtlere hayran olduğunu söylemesi üzerine Trump’a, “Ancak Erdoğan değil! Bununla nasıl başa çıkacaksınız” sorusu yöneltildi. Trump şu yanıtı verdi: “Eğer onları bir araya getirebilirsek bununla başa çıkabiliriz. Kürt savaşçılarının da fanatiğiyim. Ayrıca Türkiye ile yakın ilişkilerimiz var. Eğer Suriye’deki Kürtlerle Türkleri bir araya getirmeyi başarabilirsek gerçekten harika olur.”

Trump’ın Kürt silahlı güçlerine, yani PKK, YPG ve PYD’ye hayranlığı hala devam etmekte midir doğrusu bilemiyoruz. Şu ana kadar tavır değiştirdiğini gösteren bir açıklaması olmadığına göre, önceki açıklamalarına itibar etmek durumundayız.

Eğer eli silahlı Kürt güçlere Trump’ın hayranlığı bundan sonra da devam edecek olursa, Amerika ile işimiz yeni dönemde de hiç kolay olmayacak demektir.

Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Astana’daki Suriye zirvesine hareketinden önce yaptığı değerlendirmede bu konudaki endişelerin altını özellikle çizerek şunları söyledi:

“Sayın Trump birçok açıklamalar yapıyor ve biz de bu açıklamaları şu anda izliyoruz. Trump’ın Ortadoğu’daki tavrı ne olacaktır? Çünkü Ortadoğu şu anda kaynıyor. Ortadoğu ile ilgili bazı söylemler kulağımıza geliyor ki bu söylemler doğrusu rahatsız edicidir. Onun için tabii bunları oturup değerlendirmek gerekecek.”

***

Trump’ın şu ana kadar ortaya koyduğu söylemleri dikkate alındığında, ne zaman ne yapacağı ya da ne söyleyeceği belli olmayan bir imaja sahip olduğu muhakkak. Dolayısıyla bütün bunlar, Amerika’nın yeni dış politikasıyla ilgili dünyada oluşan genel endişe kadar, özellikle Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren Suriye politikası konusunda da derin endişeler oluşturmaktadır. Ayrıca not etmek gerekiyor ki, büyükelçiliğin Kudüs’e taşınması hem Türkiye hem de İslam dünyası açısından son derece hassas bir öneme sahip. Bu konuda atılacak pozitif ya da negatif bir adım, aynı zamanda Amerika’nın yeni dış politikasının parametreleri açısından da önemli bir gösterge olacaktır.

Bu konuda Trump’ın basın sekreteri Sean Spicer’in yaptığı açıklama, İslam dünyasını öfkelendirecek Kudüs kararının en azından şimdilik rafa kaldırıldığını gösteriyor. Spicer’in e-posta mesajında kullandığı, “Bu konuyu tartışmaya başlamak için bile gereken sürecin daha en başındayız. Böyle bir karar yok” şeklindeki dikkat çekici ifade, Trump’ın da yavaş yavaş ayaklarının yere basmaya başladığının en bariz göstergesi. Umarız Trump da bir gün popülizmle sorunların çözülemeyeceğinin farkına varır.

YORUMLAR (15)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
15 Yorum