Almanlar yanılıyor...

Eğer Başbakan Merkel ve Dışişleri Bakanı Steinmeier son dakikada ağırlığını koymazsa, Almanya Federal Parlamentosu Hristiyan Demokratların, Sosyal Demokratların ve Yeşillerin birlikte kaleme aldıkları 1915’te yaşanan Ermeni trajedisini soykırım olarak adlandıran tasarıyı onaylayacak. Böylece dünyada bir parlamento daha hukuki bir terimi siyasi anlamıyla kullanacak, Türkiye’ye kendince ders verecek.

Almanya’nın diğerlerinden farkı ise I. Dünya Savaşı sırasındaki müttefiklik ilişkisinden doğan ahlaki sorumluluğundan, üstündeki soykırım yükünden bir nebze olsun kurtulacak olması. Ama asıl tasarıya oy veren Alman milletvekilleri insani sorumluluklarını yerine getirmiş olacaklar, onlara göre zaten tartışmasız olan bir tarihi gerçekliği Türkiye’nin en az tepki verebileceğini, Almanya’nın çıkarlarına en az zarar verebileceğini düşündükleri bir anda siyasi olarak tescil edecekler.

Onları, soykırım suçunun hukuki teknik bir terim olması, cezai müeyyidesi, dolayısıyla da tanımlanması için mahkeme kararı gerekmesi ilgilendirmiyor. 1948 Soykırım Sözleşmesi’ni ikinci maddesi kadar biliyorlar, baktıkları ve okudukları zaman da, yaşanan trajediyi soykırım olarak adlandırabileceklerine inanıyorlar. Bugüne kadar beklemelerinin pek çok farklı nedeni var. Ama ne yazık ki bu nedenlerin hiçbiri akıllarında tarihin yorumu konusunda tereddüt olması değil. “Gecikmenin” en önemli nedeni Almanya’nın kendini aklıyor gibi görünmek kaygısı ve biraz da Türkiye tepkisi.

Şimdi belli ki ilk engel aşılmış, ikincisi konusunda ise hala bir tereddüt var. En geç yarın bu tereddüdün aşılıp aşılmadığını göreceğiz. Ancak eğer aşarlarsa, kendilerini ilgilendiren kısımları hariç tasarıyla amaçladıkları, amaçladıklarını söyledikleri çoğu sonuca ulaşmaları daha zor olacak. Her şeyden önce Türkiye’deki tartışmayı bir kez daha engellemiş olacaklar, soykırım sözcüğü yine sözde sıfatlamasıyla tırnak içine girecek. Türkiye’nin taziye mesajlarında ifadesini bulan resmi pozisyonu sarsıntı geçirecek.

İkincisi, 1915 trajedisine soykırım diyerek bazılarının zannettiği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan cezalandırılmayacak. Türkiye’nin en az yüzde 90’ını karşılarında bulacaklar ve hatta buldular bile. AKP, MHP, CHP ortak açıklama yaptı. En amansız Erdoğan karşıtı Sözcü Gazetesi dahi bu konuyu okuyucularının gündemine hiç de Alman milletvekillerinin istemeyeceği bir şekilde taşıdı. Alman Parlamentosu’ndaki tasarıya karşı çıkma bayraktarlığını da AK Partililer değil eski bir CHP milletvekili, Şükrü Elekdağ yaptı. Kılıçdaroğlu da kendilerine mektup yazdı.

Üçüncüsü, böylesi bir tasarı bazı Alman parlamenterlerin hayal ettiği gibi Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin gelişmesine de yol açmayacak. Çünkü futbol diplomasisiyle başlayan sürecin tıkanmasının nedeni Ermenistan’ın soykırım önkoşulu değildi. Hiçbir zaman için de olmadı. Neden Azeri topraklarının işgali, aralarında Almanya da olmak üzere Minsk Grubu içinde yer alan “büyük devletlerin” soruna çözüm bulmak için yeterince çaba harcamamasıydı.

Bir mucize gerçekleşse ve Türkiye “evet 1915’te yaşananlar meğer soykırımmış” dese de, sonuç değişmeyecek. Ermenistan işgal ettiği Karabağ dışındaki Azerbaycan topraklarından bile çıkmayacak. Kaldı ki bir başka mucizeyle Ermenistan işgalini sona erdirse dahi başta Rusya olmak üzere bölgenin güçlü aktörleri Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki yakınlaşmayı durdurmak, bölgedeki tansiyonu canlı tutmak için ellerinden geleni yapacak. Düşünsenize kim ister NATO’nun Kafkaslara doğru genişlemesini?

Son olarak, bu tür kararları alanların aklında olan en ulvi dürtü benzeri olayların bir daha tekrarlanmaması için işlenen suçların kayda geçirilmesi oluyor. Fakat ne yazık ki böylesi ulvi amaçlarla hareket edenler bugün yaşanan benzeri trajediler konusunda sessiz kalabiliyorlar. Ellerinin altında BM bünyesinde gelişmiş “Koruma Sorumluluğu” gibi bir doktrin olmasına rağmen Suriye için harekete geçmiyorlar, soykırım ya da benzeri insani trajedilerin yaşandığı yerlerden gelenlere karşı sınırlarını kapamak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Tarih tabii ki önemli ama Alman dostlarımız eğer gerçekten insanca bir şey yapmak istiyorlarsa bugüne önem versinler, Suriye’den, Irak’tan, Libya’dan, Afganistan’dan ve dünyanın diğer sorumlu bölgelerinden kaçanlara kapılarını açsınlar. Türkiye’deki, Lübnan’daki, Ürdün’deki mültecilere yardım etsinler, bölgenin istikrara kavuşması, terör örgütlerinin ve devletlerin insanlara eziyet etmemesi için insani müdahaleyi ve gerekiyorsa çatışmayı göze alsınlar ki tasarılarının en azından insani gerekçelerini anlayışla karşılayalım…

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum