Amerika Suriye’den çekilir mi?

Muhtemelen bildiğiniz gibi Suriye’nin kuzeydoğusunda sayısı 900 civarında olduğu söylenen bir ABD askeri varlığı mevcut. Resmi amaçları IŞİD’e karşı mücadelede SDG’ne, daha doğrusu özünü PKK’nın oluşturduğu PYD/YPG’ye destek vermek. Gayri resmi amaçlarıysa İran’ı ve mümkün olduğu kadar Rusya’yı dengelemek, Suriye’nin geleceği üstünde söz sahibi olmak. Niyetleri Suriye’yi bölmek olmasa bile eylemleri bölünmeye giden süreci zorluyor, Türkiye’ye komşu bir PKK devletinin zeminini hazırlıyor.

Bu da Amerika-Türkiye ilişkilerinin en önemli sorunlarından birini oluşturuyor. Ankara en az yedi yıldır Washington’u uyarıyor, PKK’ya verdiği desteği kesmesi gerektiğini söylüyor. Önceleri PYD’nin PKK olmadığını iddia eden ABD ise artık desteğini taktik olmakla ve IŞİD varlığıyla meşrulaştırmaya çalışıyor. Eskisi kadar değilse de insani, askeri ve ekonomik yardımlarını sürdürüyor. Askerleriyle onlara istihbarat desteği, zaman zaman da Türkiye’ye karşı caydırıcılık kalkanı sağlıyor.

Trump Yönetimi sırasında askerlerin çekilmesi, Türkiye ile olan ilişkilerin bu yükten kurtulması için adımlar atılmış, Biden da çekilme için bir çalışma grubu oluşturmuştu. Ancak Afganistan’dan çekiliş sırasında ve sonrasında yaşanan sorunlar, IŞİD’in saldırıları ve tabii ki PYD’ye duyulan sempati, galiba biraz da Türkiye’ye duyulan tepki çekilişi mümkün kılmamıştı. Suriye konusunu takip eden Amerikalı kanaat önderleri de çekilmenin doğru olmayacağını vurgulamıştı.

Şimdi bu görüş belli ki değişmeye başlıyor. Amerika’nın Suriye’de asker bulundurmasının gerekli olmadığı, ISİD’in artık ciddi bir tehdit oluşturmadığı, Rusya ile çatışma riskinin arttığı, önemli olanın zeminde asker bulundurmak değil havada uçak bulundurabilmek olduğu yazılıyor, konuşuluyor. Foreign Affairs’e katkıda bulunan Christopher Alkhoury gibi bir zamanlar tam da tersini yapmış, iddia etmiş “uzmanlar” askerleri Suriye’den çekmeli diyor. Biden Yönetimine bir yıl önce masaya yatırdıkları sorunu yeniden düşünmelerini tavsiye ediyor.

Alkhoury’nin önerisi Rusya ile uzlaşıp da çekilme yönünde. YPG’yi yüzüstü bırakmayalım ama yine de çekilelim ki bu ülkede ve bölgede gereksiz riskler almayalım düşüncesinde. Bir yandan azalan IŞİD saldırılarına, diğer yandan Rusya ile Amerika’nın Ukrayna krizi yüzünden iki ülkenin silahlı güçleri arasında Suriye’de çıkabilecek bir çatışmanın küresel sonuçlarına atıfta bulunuyor. Hava gücü, daha da önemlisi Suriye hava sahasının Amerika uçaklarına ve dronlarına açık olması sayesinde başarabildiklerini örnekleriyle gösteriyor.

Biden yönetimi Alkhoury’i dikkate alır mı kestirebilmek zor. Fakat müstakbel okuyucucularının dikkatini çektiği tehlike gerçek. Ayrıca Türkiye’nin bölgesindeki ağırlığının arttığı da öyle. İsrail’le ilişkilerini normalleştiren, Rusya ve Ukrayna arasında denge kuran, pek çok açıdan oyun kurucu bir güce dönüşen Türkiye’nin stratejik gerekliliği sona eren bir neden yüzünden Amerika’dan daha fazla uzaklaşmasını herhalde Biden Yönetimi de dikkate alacak, PKK tehdidinin Türkiye için konjonktürel değil yapısal olduğunu anlayacaktır.

Unutmayalım ki asker çekilmesi bölgenin tüm dengelerini değiştirmese de değişmesi için önemli bir zemin sağlar. PYD’nin iç ve dış sorunları artar, Suriye-Türkiye normalleşmesinin gerçekleşmesi halinde de örgüt bizden çok Suriye’nin sorunu haline gelir. Umarım iktidar bloğu tüm gelişmeleri yakından takip ediyor, Rusya’yı Suriye’de Amerika ile uzlaşmaya, onların çok da mahçup olmadan çekilmelerini sağlayacak şartları müzakere etmeye teşvik ediyordur. Amerika çekilirse, askerlerini Suriye’den çekerse bu Türkiye için de, Rusya için de, Suriye ve hatta İran için de kazanç olur.

Tabii ki PKK/PYD’nin hami değiştirmemesi, Türkiye’nin Suriye sorununun seyrini kendi çıkarlarına en uygun şekilde yönetebilmesi, ülkenin istikrarının kendi istikrarı için önemli olduğu hissedebilmesi ve muhataplarına da hissettirebilmesi koşuluyla. Karşımızda çok bilinmezli bir denklem var. Ukrayna krizi bir yanıyla Amerika’yı çekilmeye, diğer yanıyla kalmaya, varlığını PKK vasıtasıyla pekiştirmeye de yöneltebilir. Rusya böylesi bir “iyiliği” Türkiye için uygun da bulmayabilir. Veya hiç beklenmedik bir “askeri kaza” tüm akışı değiştirebilir.

Ben yine de Türkiye’nin, iktidar bloğunun bu fırsatı göreceğini ve değerlendirmek için elinden geleni yapacağını düşünüyorum. Keşke aynı iyimserliğe ifade özgürlüğü başta olmak üzere insan hakları konusunda da sahip olabilseydim, Türkiye bu alanda atacağı adımlarla algısını ve gücünü pekiştirecek, ABD ve AB ile pazarlıklarını daha sağlam temeller üstüne inşa edecek, artan stratejik ağırlığını etkiye tahvil edecek diyebilseydim. Hepimize, özellikle de Bartın’a başsağlığı dileklerim, daha iyi bir Türkiye, daha huzurlu bir dünya temennisiyle…

YORUMLAR (12)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
12 Yorum