Cinayet ve hikmet-i hükümet…
Bir süre önce, kimi internet sitelerinde ve gazetelerde, bir kağıt hurdacında Özal’ın evraklarından olduğu anlaşılan Milli Güvenlik Kurulu Belgeleri çıktığına dair bir haber yer aldı. Haberi ilk yapan kişi Masum Gök’tü. Gök’ün elindeki belge 67 sayfaydı. 1992 yılı sonunda MGK Genel Sekreterliği tarafından hazırlanmıştı ve esas olarak bir ‘Psikolojik Harekat Planı’ydı.
Haberi Serbestiyet sitesi şu spotla verdi:
“Özal'ın evinden çıkıp kağıt hurdacısında bulunan MGK tarafından PKK ile mücadele için hazırlanan 1992 tarihli ‘Psikolojik Etkinlik Çalışmaları – Sonuç Raporu” başlıklı gizli damgalı raporda 90’ların ilk yarısında Kürt iş adamlarına yönelik faili meçhul suikastları hatırlatan bir emir dikkat çekiyor: ‘Örgüte destek sağladığı bilinen iş adamlarına karşı özel tedbirler uygulamak.’
Gerçekten de bu tarihten bir süre sonra, bir dizi Kürt iş adamı Sapanca civarında infaz edilmiş olarak bulundu. Yine o günlerde İstanbul’da Özgür Gündem Gazetesi bombalandı. Güneydoğu’da faili meçhul cinayetler işlenmeye başladı.
Ne olduğunu bilen biliyordu, ama ilk maskenin kalkması için Susurluk kazasını beklemek gerekti. Kazayla birlikte devlet-suçlu ilişkileri ve devlet içindeki kurulan infaz çeteleri ortaya çıktı. Özal Harekatçılar, JİTEM, itirafçılar… Susurluk Raporu’nda Kutlu Savaş bu cinayetlerin devlet memurları tarafından işlendiği yazıyor, Hanefi Avcı Susurluk ifadelerinde benzer olayların altını çiziyordu. Faillerin isimleri bile belliydi: Jandarma subayları, emniyet müdürleri, MİT şube sorumluları…
Ne var ki, hepsi inkar edildi, hepsinin üstü örtüldü, hepsi gömüldü.
Ölenler öldüğüyle kalmış, dosya rafa kaldırılmıştı, hikmet-i hükümet galebe çalmıştı.
Sapanca’da öldürülen iş adamları arasında Savaş Buldan da vardı. Yıllar sonra HDP eş başkanlığı yapacak, DEM milletvekili Pervin Buldan’ın eşiydi, Savaş Buldan.
Dün Pervin Hanım, meclise konuyla ilgili bir soru önergesi verdi.
Bir kısmı şöyle:
“Raporda … 'bütün tedbirlere rağmen ülkenin bütünlüğüne kasteden silahlı ve bölücü terör olayları giderek yoğunlaşan ve hatta ülkenin geneline yönelik artarak yaygınlaşan bir nitelik kazanma istidadı göstermektedir' denilerek açıkça söylenmemekle beraber demokratik hukuk devleti kuralları ile PKK ile mücadele edilemediği itiraf edilerek, hukuk dışı yeni yöntemlere başvurulacağının sinyalleri verilmiştir. Türkiye’nin siyasi kaderini belirleyen bu raporda, Jandarmaya 'Mahalli şartlara uygun olarak aşiret reislerinin nüfuzlarını kırarak, devlet otoritesini sağlamak', 'Örgüte destek sağladığı bilinen iş adamlarına karşı özel tedbirler uygulamak' gibi psikolojik savaştaki en önemli görevler verilmiştir. Bu rapordan hemen 1 yıl sonra 1994 yılında Kürt iş adamlarına yönelik faili meçhul cinayetlerin art arda işlenmesinden, Jandarmanın iş adamlarına nasıl bir özel tedbir uyguladığı anlaşılmaktadır.
Bugün ortaya çıkan resmi nitelikteki bu 'Psikolojik Etkinlik Raporu' ile yıllardır sadece sözlü ifadelere dayandırılan bu listenin varlığına ilişkin şüpheler tamamen ortadan kalkmıştır…”
İkinci maske de kalktı…
Sadece bilmek ve anlamakla mı yetineceğiz yine…
İtiraf etmeden, yüzleşmeden, yargılamadan bu ülke nasıl demokratikleşebilir ki?