Grossenhain’ın isyanı...

Grossenhain Dresden yakınlarında tarihçesi 12’inci yüzyıla dayanan küçük sayılabilecek bir Alman kasabası. İkinci Dünya Savaşı sonrası Doğu’da kalmış, 1914’den bu yana var olan hava üssü Sovyet nükleer silahlarına uzun yıllar ev sahipliği yapmış. Napolyon Savaşları sırasında yaşadıklarını, belki bir de 1973 yılında hiç uçak kullanmamış birinin savaş uçağı kaçırarak Doğu Almanya’dan Batı’ya geçmesini saymazsanız adı-sanı çok duyulan, tarih ve turizmle anılan bir yer değil.

Ama Belediye Meclisinin 22 üyesinin 16’sının imzasıyla geçtiğimiz günlerde Başbakan Olaf Scholz’a yazdıkları mektubu düşünecek olursak makus talihleri değişmek üzere. Şimdiden New York Times bu küçük kasaba hakkında bir haber analiz yayınladı, nasıl olup da kasabalarını geliştirecek, iş imkanları sağlayacak mühimmat fabrikasının kurulmasına karşı çıktıklarını anlatmaya ve anlamlandırmaya çalıştı. Sağın ve solun birleşip savaş istemiyoruz, Ukrayna’daki savaşı desteklemiyoruz demelerini sorguladı.

New York Times muhabirlerinin vardıkları sonuç kabaca evdeki hesabın çarşıya uymadığı yönünde. Schotz Almanya’yı değiştirmek, Avrupa’nın güvenliği üstünde söz sahibi olmak, kendine ait olmayan bir savaşın taraflardan birini desteklemek istese de seçmen istemiyor. Yerleşim birimlerine refah getirebilecek bir projeyi dahi sahiplenmiyor. Hatta, Haziran ayında olduğu gibi Ukrayna’ya savaş malzemesi satılmasın diye gösteriler düzenliyor. Dünyanın başka yerlerindeki savaşlara müdahil olmak istemediklerinin altını çiziyor.

Umarım hem Ukrayna liderliği hem de İngiltere ve Amerika Grossenheim’i doğru okur, tepkilerini aşırı sağ, sol ya da ülke tarihiyle ilişkilendirmezler, insanların artık Avrupa’nın ortasındaki bu yıpratma savaşından bıktıklarını, jeopolitik uğruna refahlarını ve geleceklerini tehlike atmak istemediklerini görürler. 20 bin nüfuslu bu kasaba tabii ki ne Almanya’yı ne de Avrupa’yı temsil ediyor. Belki başka bir kasaba kurulacak bir silah fabrikasına bu denli tepki duymaz, Ukrayna’daki savaş artık bitsin demezdi.

Fakat unutmayalım ki, sıranın kendilerine gelebileceğinden korkarak Ukrayna’yı ilk günden bu yana en ateşli şekilde destekleyen Polonya bile savaşın sonuçları kendilerini etkilemeye, refahları azalmaya ve huzurları kaçmaya başlayınca tahılı bize gelmesin, bizde satılmasın diye tedbir alıyor, üyesi olduğu AB’yi Slovakya, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan’la birlikte zorluyor. Ukrayna da bu ülkeler bizim için ellerinden gelen her şeyi yaptı, tahılımızı almasalar da bize silah veriyorlar demiyor, onları Dünya Ticaret Örgütü’ne şikâyet ediyor.

Gelişmelere dışarıdan bakanlar ve malum nedenlerle hafife almaya çalışanlarsa Polonya’da yakında seçimler yapılacağını, tarafların uzlaşacaklarını, bu savaşın aslında herkesin savaşı olduğunu söylüyorlar. AB Komisyonu da raporlar, tablolar yayınlayıp Ukrayna buğdayının Avrupa’dan çok gelişmekte olan ülkelere gittiğini belli ki kendini oluşturan taraflara, ortaklara anlatmaya gayret ediyor. Ancak sorunlar bariz bir şekilde derinleşiyor, savaş bıkkınlığı Avrupa’nın üstüne çöküyor.

Bu bıkkınlığın 24 Eylül itibarıyla 5 milyon 834 bini Avrupa’da, çoğu da Polonya’da olan 6 milyon 203 binden fazla mültecinin yaratacağı sosyal, siyasal ve iktisadi sorunlarla daha da artacağını, mülteci konusunun diğer sorunları etkileyen ve diğer sorunlardan etkilenen bir çarpan olacağını söylemek sanırım kehanet olmaz. Buna bir de Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın teatral ve abartılı talepkâr konuşmaları da eklenince bıkkınlığın yorgunluğa dönüşmesi kaçılmaz..

Ki bu bıkkınlıktan Amerika da azade sayılmaz. Biden 17 Kasım’a kadar geçerli olacak ve böylece federal organların kapanmamasını, çalışanlarının maaşlarını almasını sağlayacak geçici bütçenin içine Ukrayna’ya verilecek yardımı dahil ettiremedi. Reuters haberlerinden birinde Ukrayna için ayrı bir bütçenin geçeceğini yazıyor ama Temsilciler Meclisi’nin önde gelen Cumhuriyetçi üyeleri geçici bütçenin onaylanmasını sağlayan kendi partisinden Meclis Başkanı’nın yerinden etmek amacıyla harekete geçiyor.

Batı desteği bıkkınlık, yorgunluk ya da başka bir nedenle azalacak olursa, Ukrayna’nın Rusya karşısında savaşı kazanması, daha da önemlisi şu an tutunduğu pozisyonu koruması, Rusya’yı yıpratıp, Sovyetlere benzer bir çöküşe zemin hazırlaması zor. Desteğin azalmaması için de savaşın seyrinin değişmesi, muhtemelen de Rusya’nın Avrupa’nın geri kalanı için ucuz tahıl alımı, mültecileri iaşesi gibi nedenlerle kaybettikleriyle karşılaştırılamayacak kadar büyük bir tehdit olduğunun ispatlanması gerekecek. Bu da korkarım tırmanma ve nükleer eşiklerin etrafında dolaşma anlamına gelecek…

YORUMLAR (16)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
16 Yorum