Suriye sorununun yeni bir evresine doğru

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hafta içindeki Moskova ziyareti sadece PKK/PYD’ye karşı verilen mücadelede değil Suriye sorununun çözümünde de yeni bir evreye geçilebileceğine işaret ediyor.

Eğer Rus tarafının söylediği gibi Suriye 1998 Adana Mutabakatı temelinde Türkiye’nin güvenlik beklentilerini karşılamaya gerçekten açıksa, mutabakat ve onu takip eden 21 Aralık 2010 tarihli Antlaşma’nın öngördüğü danışma mekanizmaları çalışacak ve iki ülke bir şekilde konuşacak demektir.

Cumhurbaşkanı’nın Moskova dönüşü sırasında ve sonrasında yaptığı açıklamalardan Türkiye’nin Rusya’nın önerisine sıcak baktığı anlaşılıyor. Umarız Suriye yönetimi de aynı şekilde bakıyordur, Adana Mutabakatı temelinde başlayacak böylesi bir süreci önemsiyordur.

***

Ben önemseyecekleri, daha doğrusu önemsemeleri gerektiği kanaatini taşıyorum. Çünkü nihayetinde söz konusu olan onların toprak bütünlüğü. PYD Türkiye’den çok Suriye’nin sorunu. Bu zamana kadar bu sorunla yüzleşmemiş olmaları da tercihten çok bir zorunluluktu. İç savaşa öncelik verdiler, PYD sorununu ertelediler.

Zaten PYD de bir süredir ABD’nin etkin koruması altındaydı. Önce Rusya’nın savaşa müdahil olması savaşın seyrini onların lehine değiştirdi. Şimdi de Trump’ın Suriye’den askerlerini çekeceğini açıklaması PYD gerçeğiyle yüzleşmelerini erkene aldı.

Evet, PYD Suriye rejimi açısından hala Türkiye’ye karşı kullanabilecekleri bir politika enstrümanı ama çok tehlikeli ve riskli bir enstrüman. Ne de olsa durum 1998 öncesinden farklı. 1980’li ve 1990’lı yıllarda Öcalan’la vardıkları uzlaşma kendilerini PKK tehdidinden koruyordu.

PKK da şimdiki kadar güçlü değildi. IŞİD’e karşı mücadele gerekçesiyle modern silahlarla donatılmamış, ABD’nin, Fransa’nın, İngiltere’nin ve hatta Almanya’nın siyasi desteğini bu denli almamıştı. PKK’ya Bekaa’da zemin sağlarlarken, onlara lojistik destek ve koruma temin ederken yakın bir gelecekte tehdidin kendilerine yöneleceğini düşünmüyorlardı.

Öcalan’ı kontrol ettikleri sürece sorunun Suriye’ye sıçramayacağına inanıyorlardı. PKK’yı araçsallaştırarak su sorununu çıkarlarını maksimize edecek şekilde çözmek istiyorlardı. Bu yüzden de Türkiye’yi uzunca bir süre oyaladılar.

Ancak ağır baskı altında kaldıklarında ve Amerika ile İsrail’in kendisini eş zamanlı olarak tehdit ettiğini düşündüğünde ve tabii ki Türkiye ilk kez kararlı ve caydırıcı bir duruş sergilediğinde pozisyonlarını değiştirdiler. Mısır ve İran’ın teşvikiyle Türkiye ile uzlaşmayı, Öcalan’ı bir uçağa bindirip göndermeyi tercih ettiler. 10 gün sonra da Adana’nın Seyhan ilçesinde oturup kısa bir müzakerenin ardından mutabakat belgesine imza attılar.

Şimdi ise tehdit bizden önce onlara yönelik. Onların toprak bütünlüğü tehdit altında. Diğer sorunlarını çözseler bile PYD dayatabilme potansiyeline ve niyetine sahip. Ayrıca PKK/PYD tehdidi Türkiye’yi normal şartlar altında pek yapmayacağı bir şeyi yapmaya, kendileriyle konuşmaya, Suriye sorununu Astana süreci ve BM Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde çözümünü çabuklaştırmaya teşvik ediyor.

***

Yine de sevinmek için erken. Her şeyden önce Suriye yönetimin ne isteyeceğini, oturursa masaya hangi taleplerle oturacağını bilmiyoruz. Eğer tüm sorunlarını tek bir hamlede çözmeye yeltenirlerse, BM kararlarını ve Astana sürecini aşmaya çalışırlarsa, o zaman bu görüşmelerden bir sonuç çıkması imkansız hale gelebilir.

İkincisi, Türkiye Adana Mutabakatına istinaden bir güvenli bölge kurarsa ya da kendisi için tehdit oluşturan PYD’ye karşı ileride Suriye rejimiyle birlikte ve belki eş zamanlı tedbir alırsa çok daha rahat hareket eder ve muhtemelen çok daha etkin olur. Ama Türkiye kendi güvenliğini gerekirse kendisi de sağlar.

Üçüncüsü, Rusya’nın da ne kadar samimi olduğunu bilmiyoruz. Moskova belki sadece Ankara’yı oyalıyor, Washington ile birlikte hareket etmesine engel olmaya çalışıyor. Unutmayalım ki Adana Mutabakatı diyen Rusya’nın da PYD ile işbirliği var. Hatta PKK’yı terör örgütü olarak bile görmüyor.

Dördüncüsü, ABD başta olmak üzere diğer üçüncü tarafların Suriye-Türkiye ve dolaysıyla da Rusya-Türkiye, İran-Türkiye yakınlaşmasını engellemek için inisiyatif geliştirmeyeceklerinin hiçbir garantisi yok. Onlar açısından Rusya ve/veya İran’ın bölgede etkisinin artmaması Suriye sorununun çözümünden de, Türkiye’nin güvenlik endişelerinden de daha önemli.

Son olarak, Türkiye açısından ve kabul edelim ki Suriye açısından da uzlaşmak, anlaşmak ortak bir güvenlik tehdidi dahi olsa birlikte çalışmak hiç kolay değil. Savaşın açtığı yaralar henüz çok taze. Varil bombalarıyla ölenler, gazdan boğulanlar, işkencelerle tanınmaz hale gelenler, sahile vurmuş çocuk cesetleri, yaşanan insanlık trajedileri hala akıllarda…

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum