Çocuklar ve balonlar

Dün, Dünya Çocuk Hakları Günü idi.

İki yaklaşım öne çıkıyordu çocuklar adına. Çeşitli kurumların çocuklarla bir araya gelerek yaptığı törensel toplantılar; yahut çocuklar aleyhine gerçeklerin istatistik verilerinden hareketle raporlar, sayılar, sızlanmalar.

Çocuk işçiler, savaş ortamındaki çocuklar, mültecî çocuklar, dilendirilen çocuklar, aç çocuklar, susuz çocuklar, şiddet ve her tür istismara maruz kalan çocuklar. Bitmiyor, daha çok sayıda olumsuz kalem var sayacak.

Bu problemler her yıl ölçülür, sayılır, açıklanır ve sonra ne olduğunu az çok kestirebiliyoruz.

Her dakikada 24 çocuk açlıktan ölüyor istatistiklere göre. Başka şey söylemeye gerek yok herhalde. Yaklaşık 35 milyon mültecî çocuk dolaşıyor dünya sokaklarında. Liste uzayıp gidiyor. Sonuçları yargılamanın bir anlamı yok. Sebepleri ise hepimiz biliyoruz.

Adalet yoksa bunlar ve başka şeyler hep olur, oluyor. Bugünkü dünya nüfusunun üç katına yetecek kadar mahsül alınan gezegenimiz olduğundan söz eder dururuz. Kargalar mı yiyor mahsülatı, kurtlar mı pay ediyor, tilkiler Venüs’e mi gönderiyor? Ya o sayısı açlıktan ölenleri geçen obezlik kaynaklı ölümleri nereye koymalı? Bu ne yaman çelişki. Bir çelişki de dünya sisteminin yapısında değil de, tam içimizde boy atıp durmuyor mu? Oturduğu lüks sitede “kurban eti verecek yoksul komşu bulamadım vallahi” diyen biri geldi aklıma. Doğru söylüyordu, orada bulamazdı elbette. Ama değil işte. Sitelerimizin, buzdolaplarımızın, cüzdanlarımızın sınırlarının dışında birkaç dünya daha var.

Dün çocuk hakları için yapılan etkinliklerden biri de bir üniversitenin çocuklarla ilgili biriminin yaptığı etkinlikti. Bu etkinlikte çocuk haklarının yazıldığı balonlar çocuklara dağıtıldı. Elbette ironi olsun diye yapmamışlardır. Ama çocuk hakları ile ilgili dünyanın mevcut reel pozisyonu herhalde daha iyi anlatılamazdı. Çocuk hakları sözleşmesi ve imzacı devletler var ama durum bir balon matmazel, mil pardon.

Evet, dün Dünya Çocuk Hakları Günü idi. Sormadan edemiyor insan; dünya, çocuklara gününü göstermese olmaz mı azizim?

ÖNEMLİ BİR ŞEYMİŞ GİBİ

Atmayan kalbin için getirdim önemli bir şeymiş gibi

Bu haspası tutarak kucağımda

Gözümün nurundan ona akıttım

Bas geç üstünden önemli bir şeymiş gibi

Kuvvetlice vur belki duyulur

İlmeklerin içinden bir davul sesi

Bir davul sesi. Kalbin için bir yol

Bir ritim yerin dibinden

Yeniden yaratıyor gibi bir kadın evreni

Yeniden yaratıyor

Bebek doğuyor ölmüyor önce orada

Sabah oluyor

Selam oluyor sonra orada

Selam sabah rüzgârına, yine sarhoş o

Selam yağmur damlasına, taze sözü var

Selam. Kanıyorum seni andıkça.

Eski ipler benim iplerim, güneş kadar eski

Önemli bir şeymiş gibi atmayan kalbin için

Sana sudan yapılmış bu paspası getirdim

İstedin. İstemedin

Fatma Şengil Süzer-Uçsun Varsın-Dergâh Yay.

KENDİ NATO'MUZ

Bu mümkün ve anlamlı mı? Konuşabiliriz.

Ama neden sürekli bir sinir harbi ve değişik polemikler içinde zaman kaybı olsun ki?

Her şey değişti zaten. Dünya eski dünya, NATO eski NATO, Türkiye de eski Türkiye değil. Tamam o zaman. Kolları sıvayalım, hiç olmazsa düşünsel olarak…

ANONS

Bu kış yüksek bilinç gelebilir.

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum