İnternetin hoyrat dili
Hoyrat kelimesinin sözlük karşılığı, “Çok kaba, çok kırıcı, hırpalayıcı.” Başlık üzerinden olumsuz bir olgu ile karşı karşıya olduğumuzu düşünülebiliriz. Bu olumsuzluk doğrudan internetle ilgili olmasa da kullanımı bağlamında rahatlıkla söylenebilir. İnternet artık günlük hayatımızın vazgeçilmezi, cep telefonu ile birlikte en yaygın iletişim mecrası. Sosyal medya olarak isimlendirdiğimiz bu mecraları önemsemek, kullanım tarzlarını irdelemek, bu konuda yapılabilecekleri ertelememek durumundayız. Aksi halde ayağımızı bastığımız zeminin kayıp gittiğini anlamayız bile.
Doğru yazma ve düşündüğünü ifade etme hususunda hiçbir özenin gösterilmediği mecra sosyal medyadır demekte hiçbir beis yok. Çünkü yazma için gerekli asgari donanıma bile sahip olunmadan yorumlarda bulunulmaktadır. Amaç, bir varlık ortaya koyma, görünür olma. Salgın halindeki özçekim (selfi) merakı bunun bir başka tezahürü. Okur yorumları içerik bakımından bir denetime tâbi tutulsa da, dil hassasiyeti ve ifade bozuklukları dikkate alınmıyor. Dilimize saygı ve sevgi bu yönüyle de bir denetimi zorunlu kılmakta, gelişigüzel yazılmış yorumları yayınlamamayı gerektirmektedir kanaatindeyim. Bunu yapmamak en hafif tabiriyle yazının haysiyetine gölge düşürmek olur.
Okurunu önemsemeyen, onun görüşüne ehemmiyet vermeyen bir yazar düşünülemez. Fakat, haklı olarak okurun da dikkate alınacak, tutarlı, hatta farklı bir bakış açısı kazandıracak yorumlar yapması beklenir. Hiçbirimiz ‘dediğim dedik’ yanlışı içinde olamayız. Berbat yazımlar, Uğur Mumcu’nun hep hatırlanan, “bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olma”nın en bariz örnekleri ile karşılaşmak, hakaret ve dalga geçmenin esas alınması kabul edilebilirliği ortadan kaldırıyor. İlk yazılarımla ilgili okur yorumlarına cevap yazmış, sonra anlamsız bulduğumdan vazgeçmiştim. Sizi aşağıya çeken bir keyfiyet ile karşılaşıyor, geri çekiliyorsunuz. Keşke tersi olsa, okurla el ele, gönül gönüle olsak.
***
Gazetemizin en yeni yazarı benim galiba. Bugüne değin hepi topu 15 yazım yayımlandı. İlk yazım 24 Mart’ta yayımlandı. Uydurma isimli bir okur, herhangi bir yazımdan hoşlanmamış olacak ki, hatamı bulmak gayretiyle yazılarımı taramış, bula bula ilk yazımdaki “siga” kelimesini bulmuş, eski Türkçedeki yazılışı olan sîga ile bana fatura kesiyor. Bunu 18 Haziran’da yapıyor ve bir cümlelik yorumunu “sayın musahhih hazretleri” diye bitiriyor. Doğruyu yanlış kılmak bir tarafa, hakaret niye? İkinci yazıma dört kelimelik bir yorum: “Dinime küfreden müselman olsa.” Gel de böylesi yorumları ciddiye al! Kimi yorumlarda noktalama işaretleri hak getire: “Gecenlerde dusundum de ‘Osmanlica’ dedigimiz aslinda Turkce.” Sürekli yorumda bulunan bu kişi acaba nasıl yazılır diye niçin düşünmez!
Yazılarıma asıl yoğun ve insafsız yorumlar Edebiyat Ortamı dergisinin şiir yıllığı hakkında yazılarım üzerine geldi. Bu yazılarda meseleye nasıl baktığımı açıklamama rağmen, ‘bizim kaleye gol attırmam’ mantığıyla körü körüne hakarete varan yorumlarla karşılaştım. Hiçbirinde bir örnekle hatalı eleştirim gösterilmedi. Kendimi savunacak değilim, buna ihtiyacım yok. Fakat şunun bilinmesini isterim: Edebiyat Ortamı ilk sayısından itibaren takip ettiğim, zaman zaman katkıda bulunduğum bir dergi. Başından beri dergiyi çıkaran dostlarımla saygı sevgi ilişkisi içindeyiz. Yazıldığı gibi bir “husumet” içinde olmayacağımı en iyi dostlarım bilirler ve yazılarıma bir alınganlık göstermediler. Kaldı ki, yazmadan önce kendilerine “Yıllıkla ilgili eleştirel yazılar yazmayı düşünüyorum” demiş ve “Yazabilirsin” cevabını almıştım. “ Size ne oluyor? “ desem haksız olur muyum?
Aman sen de deyip, Ahmet Muhip Dıranas’ın muazzam şiiri Olvido’nun ilk ve son mısraları ile bitirelim: “ Hoyrattır bu akşamüstüler daima / Ey unutuş! Kurtar bu gamlardan beni.”