28 Mayıs yarışı nereden başlıyor?
Hafta sonu seçimin ikinci turu için kurulacak sandık bugünlerde sık tekrarlandığı gibi ‘İlki geride kaldı, her şey sıfırdan başlıyor’ sandığı mıdır? Bir yönüyle evet. Sonuçta ülkenin idaresi dediğimiz şey Cumhurbaşkanı’nın yetkisindedir. Böyle söylendiği zaman kulağa garip geliyor ama anayasanın yetki tanzimine göre de cumhurbaşkanı tek kişilik hükümettir. ‘Üç aşağı beş yukarı’ Cumhurbaşkanı her şeyin sevk ve idare edicisi, karar vericisi ve tek yetkilisidir. ‘Tek kişilik… tek yetkili’ derken ‘tek kelimeyle’ benzeri olmayan bir sistemimiz olduğunu bilelim. Büyük çoğunluğumuzun zihninde parlamenter sistem hatırası hâlâ taze olduğu için bazen bu durum anlaşılmıyor veya inandırıcı gelmiyor. Ama sistemimiz tek kelimeyle benzersiz ve bir gün mutlaka normale benzetilmesi gerekiyor.
Bu durumda 14 Mayıs’ta cumhurbaşkanı belirlemek için ilk turunu yaptığımız seçimde aynı zamanda parlamento üyelerini seçmiş olmamızın anlamı yok mudur? Gayet tabii ki vardır ama parlamento 360 vekil üzerinde muhalefette olmadığı müddetçe çıkardığı hiçbir kanunu kesinleştiremez. Mevcut durum da malum iki bloktan birine 360’ı vermiyor. Tıkanma durumunda da Cumhurbaşkanı’nın ‘sınırsız’ kararname yetkisi nedeniyle kriz aşılır, kimse de bir şey yapamaz. Türk usulü başkanlık sisteminin tabiatı budur. Yetki Cumhurbaşkanı’ndadır ve bütün kolaylıklar ona göre tanzim edilmiştir. Hafta sonu Erdoğan da Kılıçdaroğlu da seçilse, parlamentonun parçalı yapısı gereği önlerinde icraat engeli yoktur. Hatta, Meclis engel çıkarmak için gayret gösterecek olursa toplum nazarında ‘icraat için seçilmiş cumhurbaşkanına mani olmaktan dolayı’ oyun bozan durumuna bile düşebilir. Sevimsizleşebilir… Zira icraat yetkisi sadece ve sadece Cumhurbaşkanı’nın şahsına tevdi edilmiştir. Meclis’in icraya dair yetkisi yoktur; hatta denetim yetkisi bile pratikte dilek ve temenniler düzeyindedir.
Bu durumda 28 Mayıs’ta iki adaydan birini seçmenin Meclis aritmetiğiyle ilgisi bulunmamaktadır. Ancak, Erdoğan’ın yüzde 49.5 oyla ikinci tura gitmekten dolayı sağladığı avantaj ciddi ve önemlidir. Cumhur İttifakı Meclis’te azınlık olsaydı bile bu oy oranı kendisi için aynı şiddette avantaj olacaktı. Bu yönüyle de hafta sonu sandığı için ‘Her şey sıfırdan başlıyor’ demenin zorluğu vardır. Erdoğan’ın kaybı ancak hiç ilave oy alamayacağı ve buna karşılık Kılıçdaroğlu’nun hem Oğan’a giden oyların büyük kısmını hem de ilk tura katılmayan seçmenin sandığa giderek destek vermesiyle mümkündür. Matematik olarak ihtimal dahilinde ama siyasi olarak bu kitleleri hareket geçirecek bir gelişme olmak kaydıyla... Öte yandan Erdoğan’ın da ilk turda kendisine oy veren seçmen gruplarının tamamını ama bilhassa AK Partili olmayanları -MHP, YRP, Hüda Par vb- motive ederek sandığa taşıması gerekiyor. Yani, sandık motivasyonu problemi sadece yarışın ilk ayağında geri kalan Kılıçdaroğlu’nun sorunu değil. Seçilebilmek için partisinin 35 küsur puanına ilaveten net 15 puana ihtiyacı olan Erdoğan ilk turda bunu hemen hemen sağlamış olmasına rağmen ikinci turda disiplin kaybı yaşarsa oy kaybı kaçınılmaz olur. Bu yönüyle de seçim hâlâ sürprizlere açık ve yarış bitmiş değildir.
Nasıl ilk tur öncesi anketler muhalefeti avantajlı gösterdiğinde “Maç oynanmadan kazanılmaz” demişsek şimdi de aynı kural geçerli. Maç oynanmadan ve son düdük çalmadan bitmeyecek.