Beş yılda neler yapılmaz? İstenirse...

Ekonominin sadece ekonomiden ibaret olmamasına rağmen Türkiye gündeminin ve hedeflerinin sadece “enflasyon, cari açık ve kur hesabı”na sıkışmış olması dramatik bir tabloyu gösteriyor. Durumun acil ve sürdürülemez oluşu nedeniyle, “hiç olmazsa, bilançoyu denkleştirmek” adına bu alanlara mesai harcamak elbette anlamlı ama sonuçta ihtiyaçları ve problemleri büyük koskoca bir ülkeden söz ediyoruz. Böyle olunca da en yukarıdan sokaktaki vatandaşa kadar herkesin sınırlı hedeflere odaklanmış olması verimli bir çalışma dönemi vadetmiyor. Ekonominin finans cüzüyle sınırlı bir vizyon Türkiye’nin bir dizi ihtiyacını ve ihmalini telafi etmeyeceği için “büyük ülke” olabilme umudunu kesinlikle desteklemiyor.

Elbette, çarşı pazar yanarken gündeme ekonomiden önüne konu koyabilmek imkansız ama eğitimden dış politikaya, yargıdan şehirleşmeye kadar; Kürt meselesinden, sosyal gerilime ve giderek artan toplumsal huzursuzluk ile yurt dışına gitme eğilimine kadar, birbirini tetikleyen problemler dizisini çözmeden gerçekte bir şeyi çözmüş olamayacağız. Bunu da bilelim.

Meseleler o kadar derin ki “enflasyon, kur ve faizi çözmek kolay” diyoruz. İki kere ikinin dört ettiği gerçeğine direnmedikten sonra enflasyonu kontrol altına almak, kuru dizginlemek ve cari açığı yönetilebilir hal getirmek mümkündür. Israrla yapılan yanlışlardan vazgeçince -eğer son günlerde yansıyan vazgeçme kararı kesinse- enflasyon 20’lere inebilir, kur patlamaları yaşamayız. Ama, iktidarın genel tablosu açısından bakılırsa, zaten şimdi yüzde 5 -veya salgın, savaş gibi faktörleri eklersek yüzde 10- olması gereken enflasyonu düşüş trendine sokmak başarı mı sayılacak? Ya da yine yanlışlar diziminin sonucunda birkaç yılda 3 liradan 27 liraya çıkan Dolar’ın artışını durdurup 30’a varmasını önlemekle ekonomide savaşı kazanmış mı olacağız?

20 yılın sonunda, kaçan fırsatların, nisbeten iyi noktalara ulaşmışken ani geri dönüşlerin sonunda bir beş yıl daha harcayıp zevahiri kurtarmak Türkiye‘yi büyük ülke sınıfına sokmuş mu olacak?

Bu süre zarfında, hem ekonominin ayrılmaz parçaları hem de bir ülkenin hayat damarları olan hukuk ve eğitimde ne yapmayı düşünüyoruz? Var mı bir planımız? Ya da o alanlardaki problemin, krizin, açığın ve değer kayıplarının ekonomiden daha ileri düzeyde olduğunun farkında mıyız? Hukuk ve eğitim sistemleri zayıf ve eksik olan bir ülkenin ne yaparsa yapsın güvenli ekonomisi olamayacağı gerçeğini ıskalamaya devam mı edeceğiz?

Eğer niyet edersek, istersek, planlarsak, disiplin içinde odaklanırsak beş yılda çok şey yapılır. Beş yılda bir ülkenin kaderi değişir. Türkiye gibi pahalı hatalarla kazanılmış büyük tecrübeleri olan bir ülkenin kaderi mutlaka değişir. Sanılanın aksine bunları yapmak zor da değildir. Ekonomide iki üç atamayla bile bayram havası esecek kadar iyimser ve istekli bir ülkede bütün alanlara aynı dokunuşu yaptıktan sonra gerisi kolaylıkla gelir.

Yapabiliriz de yapar mıyız? Yani, bütün problemlere birden el atma vizyonu ve cesareti var mı? Bütün heyecanın Hazine Bakanı ve üç beş bürokratın liyakatına coşkuyla akan ve temel meselelerin kapağını bile açmayan bir iklimde zor…

Temel problemlerini çözemeyen bir ülkenin ne kadar heyecanlansa da bırakın ekonomiyi herhangi bir alanda kalıcı başarı yakalaması imkansızdır.

Kaybedeceğimiz ilk beş yıl olmaz ama önümüzdeki beş yılı asıl yapılması gerekenlere mesai harcamak yerine sadece enflasyon, kur ve faizde yıllar önce zaten çok daha iyisi yakalanmış rakamlara yaklaşmaktan ibaret hedeflerle geçiştirmek yazık olur. Geçmiş başarıları değil geleceği hedeflemenin yolu kolları sıvayıp, zamanın kıymetini bilmekten geçiyor. Tabii ki istenirse…

YORUMLAR (56)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
56 Yorum