Bir gün gerçekten ekonomiyi konuşmak gerekirse…

Güncel siyaset bilindiği gibi, her zaman keyifli olmasa da heyecan vericidir. Taraftar olmak ve partizanlığın tükenmez şehvetini tatmak fanatikleri coşturur. Anlamlı laflar gerekmez; bir cümle, bir kelime, bir bakış onlara yeter. Yöntem ne olursa olsun fanatikler takımlarının galibiyeti için şartlanmıştır. Gol olsun da nasıl olursa olsun. Örneğini yaşıyoruz. Yani, dolar artarsa da iyidir, düşerse de. Golü kendi takımı attıktan sonra fark etmez. Yeter ki yukarısı öyle demiş olsun; tabelada ne yazarsa yazsın, tezahürat eksilmez.

Fanatizm fanatik olana keyif verir ama bir ülkenin ekonomisi bu keyfin peşinden sürüklenirse zaman gelir kimsenin keyfi kalmaz. Seneler, on seneler geçer elde avuçta bir şey kalmaz. Dev aynasındaki görüntü yanıltıcıdır. Katarlı gazeteci, Hollywood’lu aktör ve dost sandığınız çar sizden iyi bahsetmez. Dedikodunuzu yapar…

Çünkü bu ülke aslında ekonomiyi konuşmuyor; ekonomi derken siyasetin, siyaset derken de fanatizmin alasını yapıyor. Belagatin, öfkenin, polemiğin ve demagojinin şehvetine doymuyor. Tanzimat’ın üzerinden 182 sene geçti, Cumhuriyet de hafta sonu 99’dan gün alacak ama o büyük laflar bir türlü hükmünü icra edemiyor. Muasır milletler seviyesine erişmek şöyle dursun, mesafe kapanmıyor. Bırakın muasırı, kendimizle baş başa kalınca yüzlerdeki huzursuz ifade, tedirginlik ve memnuniyetsizlik silinmiyor. Afra tafra, şişinme, övünme, yanlış giden şeylerin her fırsatta ortaya çıkmasına mani olamıyor.

İyi bir ekonomi, iyi bir devlet sistemi… Yani başarabilmek, başarılı, saygı gören bir ülke/devlet/millet/toplum olabilmek. Konuşmaktan yorulmadık ama bu hedef hala yerinde sayıyor. Oysa yapanlar yaptı, yapmak isteyenler başardı ve şöyle böyle iki yüzyıl boyunca birçok ülke, birçok toplum o eşiği aştı. Birçoğu bizim gibi değil, ekonomi konuşunca gerçekten ekonomiyi, siyasetten bahis açınca siyaseti ve hukuku, insan haklarını, dayanışmayı, vesaireyi; hangi konuyu konuşursa gerçekten o konuyu konuşuyor. Hiçbir kavram fanatizmin maskesi değil, hiçbir söz küçük olanı paylaşmak için verilen amansız kavganın müstearı değil. Çünkü öyle olmasına gerek duyulmuyor. Daha iyisini yapmak mümkünken ve zaten kolayken, kimse birbirinin paçalarına yapışıp aşağı çekmeyi düşünmüyor.

Ülkenin gerçek bir ekonomiye sahip olması ve aslında hepsinden önemlisi, içeride kaliteli, dünyada itibarlı bir hayat yaşaması için bir gün lazım olur diye notumuzu düşelim yine de… Hep böyle gidecek değil ya!

İyi bir ekonomi için öncelikle, iyi bir eğitimi, iyi bir kültür gerekir. Yüksek teknoloji yaratabilmek becerisi gerekir. Patent üretebilmek gerekir. Dünyayı okumak zaten gerekir ama önce o dünyanın hiç olmazsa bir patikasında öncü olabilmek gerekir. En başta bunu istemek gerekir. Araştırmak, geliştirmek, yaratmak, bilimde rol sahibi olmak, icat edebilmek gerekir. Akademiye, bilimsel araştırmaya hürmet etmek gerekir. Okumuşluğa, meraklı olmaya, küçük bir bilginin peşinde ömür tüketmeye saygı göstermek gerekir. Hukuk gerekir ama sadece hukuk değil, zihinlerde, hallerde, davranışlarda yani, genlerde hak ve adalet duygusunun varlığı gerekir. Empati gerekir, empati. Küçük şeylere, gündelik zaferlere ve boş laflara teslim olmayıp hayal kurmak gerekir. Her defasında geçmişi yeniden yazıp maziyle övünmek değil, bugün ve gelecek için hikayeler yazmak gerekir.

Bütün bu “gerek”lerin olabilmesi, yeşerebilmesi ve bir mana ifade edebilmesi için evvela özgür düşünce ortamı gerekir.

YORUMLAR (77)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
77 Yorum