Bir gün için de bir ülke için de bu kadarı fazla

Sabah Adana’daki terör saldırısı haberi geldi. Hemen ardından Suriye’nin Türk birliğine saldırısı… Öğle saatlerinde Avrupa Parlamentosu’ndan beklenen karar çıktı. Zaten son günlerde ateşi bir hayli yükselmiş olan dövize karşı Merkez Bankası’nın müdahalesi…

Bir ülke için bu kadarı kesinlikle fazla… İnsanlarımızı kaybediyoruz, dışarıda sempatimiz eksiliyor, ekonomimizin de tadı kaçıyor. Adana ve Suriye’deki şehitlerimiz için Allah’tan rahmet diliyoruz. Kolay değil. Şehitlerin acısını paylaşmak bile kahredici bir başka acıdır.

FIRSATÇI VE YANLIŞ BİR KARAR

Baştan şunu söyleyelim; müzakerelerin geçici olarak dondurulması kararını alan Avrupa Parlamentosu fırsatçı ve yanlış bir adım attı. Türkiye’nin içinden geçtiği 15 Temmuz süreci ve sonrası yaşananlar bunu hak etmiyor. Demokrasisini tankların önüne çıkarak ayakta tutan bir ülkenin hak ettiği bu değildir. Bilakis daha teşvik edici, kolaylaştırıcı ve toleranslı bir yaklaşım olmalıydı. Sadece 15 Temmuz öyküsü bile bırakın müzakereleri dondurmayı, hızlandırmayı ve önündeki engelleri kaldırmayı gerektiriyordu. Elbette bu süreçte hukuki açıdan izahı zor işlemler oldu, demokratik atmosfer fazlasıyla kara bulutlarla kuşatıldı; ama sonuçta içinden geçilen süreç de benzersizdir. Türkiye, hiçbir hukuk devletinde yaşanamayacak bir iç darbe, kadrolaşma ve örgütlenmeye maruz kaldı. Sadece devlete sızan bir örgütten değil, aynı zamanda 15 Temmuz’da görüldüğü gibi terörü araç olarak kullanan bir yapıdan söz ediyoruz. Şimdi ise bu problemi bir daha yaşamamak adına derinlikli ve etkili bir mücadele yürütüyor.

Avrupa Parlamentosu bu mücadelenin destekçisi olmak yerine, bardağın boş tarafından bakarak fırsatçı bir tutum takınmayı tercih etti. Böylelikle, zaten zayıflamış olan AB desteğine de ağır bir darbe indirdi.

Buna rağmen Türkiye AB üyeliği hedefinden sapmamalıdır. Neticede AB yoluna girdiğimizde bugün parlamentoda oturan milletvekilleri bırakın siyaseti birçoğu hayatta bile değildi. Nihai kaderimizi onların belirlemesine izin vermemek en akıllı karar olacaktır.

YOKSA BİR MESAJ DA ORADAN MI?

Fırat Kalkanı operasyonu için Suriye’de görev yapan askeri birliğimize yapılan saldırı, diplomatik ve askeri açıdan karanlık bir girişimdir. TSK’nın açıklaması saldırının Suriye rejimine ait uçaklar tarafından yapıldığını gösteriyor. Ülkedeki durum ortadayken akla hemen Suriye rejiminin Rusya’nın izni olmadan böyle bir kararı verip veremeyeceği sorusu geliyor... Esad’ın bütün desteği ve varlığının teminatı Rusya’dır ve Türkiye gibi bir ülkenin askerine uçakla saldırmak için tek başına karar alabilmesi inandırıcı değildir.

Saldırı, beş yılı aşan Suriye savaşının bizim açımızdan en kritik aşamalarından birisidir. Hem Ankara’da hem de Moskova ve Şam’da yaşanan sessizlik de bu kritik aşamayı teyid ediyor. Umarız, Strazburg’dan sonra Suriye’den de mesaj almıyoruzdur.

ZOR ZAMANLARIN SİYASETİ

İçeride ve dışarıda karşı karşıya bulunduğumuz sıkıntıların, taşınması ağır bir yüke dönüştüğünü kabul edelim. Haklı olmak ne yazık ki sorunu çözmüyor. Veya haksızlığa uğradığımızı
düşünmek…

Ne yapmak gerekir? Sıkıcı gibi gelse de yapılacak olan bugüne kadar denenmiş olandır. Terörden ekonomiye, diplomasiden uluslararası hukuka kadar birçok branşta yaşanan sorunların çözümü en başta kararlı bir demokratik tutum gerektiriyor. Muhakkak surette soğukkanlılığa ihtiyaç vardır. Türkiye’nin bir hukuk ve demokrasi ülkesi olduğunu garanti altına almaktan ve göstermekten daha iyi bir yolumuz yoktur.

YORUMLAR (19)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
19 Yorum