‘Bundan sonra bize ne olacak, söyler misin?’

HATAY- Maraş’ı kaldırmak zordu… Büyük yıkımın, büyük kaybın, büyük ihmalin ve büyük çaresizliğin acı tablosuydu Kahramanmaraş. Bir şey değil çok şey kaybolmuştu, bir değil binlerce bina enkaza dönüşmüştü. Daha fazlası nasıl olabilirdi? Ekranlardan da izliyorsunuz Maraş kötüydü ama Hatay daha kötü ne yazık ki? Ne kadar daha kötü? Kıyaslanamayacak kadar…

1-011.jpg

Nurdağı… artık yıkıntılar altında

Şehre girdik, arabayla ilerledik. Yarım saat kimse birbirine bir şey demeden, çaresiz bakışlarla artık olmayan şehrin enkazına daldık. Artık olmayan insanların, artık olmayan evlerinde kaldı bakışlarımız. Duyduğunuz gibi, televizyonlarda gördüğünüz gibi Hatay’ın merkezi artık yok. Duyduğunuz gibi, gördüğünüz gibi ama inanın bildiğiniz gibi değil. Kimse böyle bir yıkımı bilemez, düşünemez. “Hiçbir şehir bu kadar yıkım yaşamamalı” diye mırıldanıyorum. Peki ne kadar yıkım yaşayabilir, sorusu sonra. Hiç yaşamamalı ama asla bu kadar değil…

2-002.jpg

Çadırda hayatın mecburi sahneleri kuyruklar. Depremzede için herşeyin kuyruğu var. Yiyecek, giyecek, ilaç, çay, kahve…

Şehir boşalmış. Gidenler gitmiş, gidemeyenler çadırlara sığınmış. Mahalleler 6,2’lik son depremden sonra sarı şeritlerle çevrilmiş. Evlere kimse giremiyor. Kimse geride kalan eşyası için geri dönemiyor. Çünkü, her an yeni bir sarsıntı tehlikesi ve ölüm riski var. Nitekim, Yusuf Ziya Cömert ve arkadaşlarımızla İskenderun’dan ayrıldığımız saatlerde yeni bir sarsıntı yaşandı. 5 şiddetinde. Hatay’da artık yaprak kımıldasa korku ve telaş kaplıyor her yeri. Konuştuğumuz herkes, 6 Şubat gecesinde yaşanan ve eşi benzeri olmayan hikayenin içinde hala… O gecenin korkusunda, paniğinde, çaresizliğinde…

3-002.jpg

Hatay… Artık hiçbir hatırası ayakta kalmayan talihsiz şehir. Her sokak, her cadde yıkıntılardan ibaret. Bakmak çok zor

Kardeşini, kuzenlerini, akrabalarını kaybeden abla kardeş anlatıyor. Biri susuyor, uzaklara dalıyor öteki konuşuyor: “Deprem bir alttan bir üstten öyle bir vurdu ki yerimizde çakılı kaldık. Sonra can havliyle sokağa attık kendimizi. Sonrası… Üç gün gelen giden olmadı. Tek başımızaydık. AFAD, asker, polis, gönüllüler üç gün sonra geldi. Sağ olsunlar. En azından bizim bir çadırımız var. Kaybettiklerime ağlayarak oturuyoruz burada. Söyler misiniz geleceğimiz ne olacak?”

4-002.jpg

Yakınlarını kaybetmişler şimdi bir çadırda hayata tutunmaya çalışıyorlar. Bize bundan sonra ne olacak, diye soruyorlar

Bir başkası… “Kendimi kurtardım. Günlerce kimse yoktu. İlk gelenlerin de kurtarma malzemesi yoktu. Arka sokaktaki bir binada üç genç enkaz altından günlerce yardım için yalvardı. Yerlerini sadece ben bildiğim için arada bir enkaza gidiyordum ki kaybolmasınlar. Onlara ‘Korkmayın bizi kurtaracağım’ diye söz verdim hep. Kurtarma ekipleri gelince onları kurtardı şükür ama o kadar çok yardım isteyen yalvarışa karşı çaresiz kaldık ki…” diyerek ağlamaklı oluyor.

5-002.jpg

Yandaki binadan komşularımın enkazdaki yalvarışlarını dinledim, diyor sigarasını sararken. Üç gün kimse gelmemiş Hatay’a

Hatay yasla dolu. İskenderun daha az yıkılmış ama ayakta kalan binaların birçoğunda artık yaşamak imkansız. Hepsi yıkılacak. Nurdağı’na gittik. En büyük acıyı yaşayan yerlerden birisi Gaziantep’in ilçesi Nurdağı… “Deprem sabahı Mardin ve Şırnak’tan yardıma gelmeselerdi bugün yoktuk” diyor bir depremzede. Şehirler, koordinasyon beklemeden birbirinin yardımına koştu depremde… Tekrar altını çiziyorum. Depreme hazırlıksız yakalandık, bir. Deprem sonrası elimiz ayağımıza dolandı, iki. Bir de gönüllüler ve sivil toplum örgütleri olmasaydı halimiz nice olurdu? Düşünmesi bile ürkütücü…

İnsanlar çadırlarda artık… Hatay, İskenderun, Maraş, Nurdağı… Her yerde kuyruklar uzuyor. Yemek, malzeme, hasta kuyruğu ya da çay, kahve. Ya da her neyse. Gündelik hayatta ne lazımsa çadırlarda ve depremin yıktığı sokaklarda o lazım.

1-013.jpg

İskenderun… Bazı binalar ayakta ama artık içine girilemiyor. Geride kalanları ancak böyle alabiliyor insanlar

Depreme dair çok meselemiz var ama yeni olanı şu… Hala eksik olmasına rağmen çadırlara veya konteynerlere mahkum olan insanları uzun ve sıkıntılı bir gelecek bekliyor. Bunu biliyorlar ve hissediyorlar. Bir süre sonra ilgi ve tansiyon düşebilir ki bu, depremzedeler için yeni bir felaket demek… Ne yapalım, yapalım unutmayalım. Çadırları görmeden çadırda yaşamanın ne olduğunu kimse anlayamaz. Evlere sığmayan çocukların ve ailelerin küçücük bir kulübeye sıkışması çok kötü ve çok keder verici.

2-003.jpg

Hatay

On yılların ihmaliyle annelerini, babalarını, çocuklarını, akrabalarını, komşularını, dostlarını yaşatamadık ve hepsini yıkılacağı belli evlere mahkum ettik ama hiç olmazsa onları; yani geride kalanları insanca yaşatalım. Umutlarını ve onurlarını ayakta tutmanın yolunu bulalım.

3-003.jpg

İskenderun

YORUMLAR (49)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
49 Yorum