Muhalif seçmen tabanı siyasetsiz alana demir atarken...

Kaybedilen seçimden sonra muhalefetin sıkıntıya düşeceğini tahmin etmek zor değildi ama bu kadarını Erdoğan bile tahmin etmemiştir. Cumhurbaşkanı, ilk günlerde özellikle CHP’ye dokunduran mesajlar vermişti ama artık gidişattan memnun olmalı ki o da konuya girmiyor. Muhalefetin kendi içindeki kıyasıya tartışması maksadı hasıl ettiğinden, mesaj verip daha fazla sarsamayacağını düşünüyor muhtemelen.

Düşüncesi buysa haksız da sayılmaz.

Varsayımlar, teoriler ve tahminler bir yana, sadece CHP’de olup bitenler değil; muhalefet partilerinin iç tartışmaları veya bazılarının tartışma dahi yapmadan süreci geçiştirme hali muhalif seçmen tabanının enerjisini düşürüyor. Yani yüzde 48, geride kalan beş yılın kötü performansına rağmen kendilerini temsil eden partilerin ve liderlerin seçimi kazanamamasını büyük sorun olarak görüyor. İnsanlar, muhalefetin bir alternatife dönüşmesi için olabilecek en uygun şartlara rağmen seçimi kazanamayan liderlerin bunu başka hangi şartlarda yapabileceğini sorguluyor.

Altı parti, ittifak yaparak girdiği 14/28 Mayıs seçimlerinden yenilgiyle çıktıktan sonra böyle bir şey olmamış gibi mevcut politikalarla yola devam etme imkanına sahip değildir. Liderler koltuklarında kalabilir, seçim sonuçlarının kendileri açısından iyi taraflarıyla avunarak siyaset yapmaya devam edebilir ama toplamda bu tutum iktidara alan açmaya devam etmekten başka sonuç doğurmaz. Böyle devam ederse, yapılacak ilk seçimde muhalefet tabanının yerel yönetimleri kazanma umudu ve buna bağlı olarak seçime katılımı düşebilir. Bugün başta CHP olmak üzere bütün muhalefet partilerinin önündeki en büyük mesele, tabanlarındaki enerji kaybının seçime kadar daha da artma ihtimalidir.

Seçim sonuçları sarsıcı bir etki yapmışsa -ki yaptı-, o zaman buna karşı sarsıcı bir hamle gerekir. Hiçbir parti böyle bir hamle arzusu sergilemediği için ve zaman da hızla akıp geçtiği için muhalefet seçmeni hızla siyasetsizlik aşamasına transfer oluyor. Toplumun muhalif kesimi basit ifadeyle, “Bu işlerden ve bu partilerden yeni bir şey çıkmaz” noktasına demirliyor. Seçmendeki bu umutsuzluk seçim sonuçlarından gereken dersi alamayan partileri etkilemiyor ve sarsmıyor. Yüksek bir bağışıklık var…

En büyük parti olduğu için ve kaybeden Cumhurbaşkanı adayı da bu partinin lideri olduğu için CHP’nin içindeki problemler ve değişim baskısı elbette gözardı edilemez. Yaklaşan yerel seçimler de özellikle İstanbul ve Ankara belediyelerini korumak mecburiyeti nedeniyle CHP’ye içeriden ve dışarıdan yönelen baskıları haklı olarak artıyor. İmamoğlu ve Yavaş’ın önceki seçim zaferleri, yaklaşan seçimin yarattığı atmosferde CHP etrafındaki tartışmaları anlamlı ve cazip kılıyor. Telaşa da yol açıyor zira 14/28 Mayıs yenilgisinin ardından bir de bu belediyelerin kaybı tarif edilemez bir siyasi yıkım potansiyeli taşıyor.

Ancak, tartışmaların CHP’de kilitlenmesi muhalefetin geri kalanının sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor.

O sorumluluk yerine getirilmediği müddetçe toplamda muhalefetin problemi de çözülmüş olmuyor.

CHP seçmeni enerji kaybediyor ve umudunu yitiriyor da diğerlerinin tabanı neşe dolu ve cıvıl cıvıl değildir.

Değişim kaçınılmazdır… Seçim sonrası oluşan travmatik tabloya kayıtsız kalınması mümkün değildir.

Nasıl olacağı, nasıl deruhte edileceği partilerin iç meselesidir ama ölçü basittir. Değişim, önce parti tabanının sonra da bütün seçmenin ilgisi çekecek, “Tamam, bu kez oldu” dedirtecek, ilgiyi yeniden siyasete çevirecek çapta ve kalitede olmak zorundadır. Bu şartları tamamlamayan hamleler vakit kaybıdır. Vakit de hızla geçmektedir.

YORUMLAR (106)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
106 Yorum