Referandum yolunda Türkiye

Erken referandum kampanyaları gördükçe, iktidar kanadından “Bu anayasa değişikliğini çok büyütmeyin. Sonuçta rejim değişmiyor, sadece yönetim sistemi değişiyor” diyenlere hak veriyorum. Öyle olmalı; zira izlemekte olduğumuz kampanyaların seviyesi, kalitesi, protein değeri hiç de önemli ve tarihi değerde bir halk oylamasının işaretlerini vermiyor. Gelişigüzel mesajlar, özensiz sloganlar, hiçbir müzikal kıymet taşımayan şarkılarla bir anayasa değişikliğinden başka her türlü seçimi çağrıştırıyor. Tahminim ve tesellim o ki, gerçek kampanya henüz başlamadı ve meselenin cesametine yaraşır seviyede bir kampanya tertip edilecektir. ‘Evet’ kanadı da ‘hayır’ kanadı da…

Yoksa nasıl olsa küresel bir kayıtsızlık var, her yerde alışkanlıklar yerle bir oluyor, seviye de hak getire diye işin kolayına mı kaçılıyor? Yalan da değil… Epeydir kimsenin hesap verme derdi yok, seviyeden dolayı mahcup olma kaygısı kalmadı. İki slogan sıradan olmuş, bir şarkı kulak tırmalamış kimin umurunda?

ÖNEMLİ OLMASA HALKA GİDİLMEZDİ

Meselenin nereye varacağını bilemem. Şimdikiyle mi yetinilir yoksa bir irade duruma el koyar ve başka bir faza mı geçilir tahmin etmesi zor. Ancak bilelim ki bu anayasa değişikliği paketi önemsiz olsa halka sorulmazdı. Sıradan, basit, olağan bir yasal düzenleme olsa bunun için sandık kurulmazdı. Milletin önüne götürülen, 50 milyon seçmenin fikrinin sorulacağı bir paket, içeriğinden bağımsız olarak değerlidir. Kaldı ki muhtemelen nisan ayında oylayacağımız paket en azından yakın tarihte yapılan bütün referandumlardan çok daha önemli bir içeriğe sahiptir. Siyasal sistemimiz üzerinde bu kadar ağırlıklı etki yapan (12 Eylül Anayasası oylaması hariç) başka bir düzenleme olmamıştır.

Bu nedenle…

Bir. Paketin neler getirdiği ve neler getirmediği çok iyi anlatılmalıdır. Paketin tamamı hakkında ciddi eleştiriler ve özellikle tek adamlık bağlamında sert kritikler yapıldığı bir sır değildir. Meselenin bu yönü muhakkak surette sarahaten ve modellerle anlatılmalıdır. Görebildiğim ve anketlerden okuyabildiğim kadarıyla bu konuda kafasında soru işareti bulunanların oranı düşük değildir. Sorularla apaçık yüzleşerek bu konu anlatılmalıdır. En önemli mesele budur.

İki. Özellikle AK Parti’nin seçim ve sandık zaferlerinin temelinde özgür ve her alanda tartışma kalitesi bulunmaktadır. Bu temel özellik 2002’den bugüne yaşanmıştır. Genel seçimler, yerel seçimler ve referandumlarda karşılıklı tartışma ve fikir münazaraları AK Parti ve Erdoğan’a avantaj sağlamıştır. Bugün de aynı zemin korunmalıdır, ‘evet’i savunanlar gibi ‘hayır’ı savunanlar da eksiklik hissetmemelidir. Tekrarlayalım… Bu paket böylesine ayrıntılı ve ciddi bir tartışmayı zaten hak etmektedir.

YARIN DA BİRLİKTE YAŞAMAYA DEVAM

Üç. Netice ne olursa olsun hem ‘evet’ verenler hem de ‘hayır’ verenler, sonrasında da bu ülkede birlikte yaşamaya devam edecektir. Bu temel gerçeği asla akıldan çıkarmayalım. Her iki neticede de ülkenin yarıya yakını mutsuz ve moralsiz olabilir. Ama mutsuzların da kendini iyi hissedeceği bir ülke olmayı başarmak zorundayız. Bunun yolu da öncelikle kampanya dönemindeki propaganda, sözler ve sloganlardan geçer. Yani, karşı karşıya bulunduğumuz konu sadece “yarın yüz yüze bakacağız” kalıbıyla sınırlı değildir. Bunun daha ötesinde ‘evet’ çıksa da ‘hayır’ çıksa da “yarın birlikte yaşamaya devam edeceğiz” meselemiz vardır.

Dört. Başa dönelim. Kaliteli ve seviyeli bir kampanya olsun. “Ne söylersen olur, ne yapsan gider” kolaycılığına esir olmayalım. Olmayalım da hiç değilse ABD’den Avrupa’ya kadar malum rüzgarlar eserken seviyede sınıf birincisi olma fırsatını değerlendirelim.

Türkiye, tahminlerin ötesinde önemli bir referanduma doğru gidiyor. Hakkını verelim, tadını kaçırmayalım, seviyeyi düşürmeyelim.

YORUMLAR (25)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
25 Yorum