1 Kasım Seçimleri

Pazar günü yaşadığımız ve başarı ile tamamladığımız 1 Kasım 2015 seçimi ülkemize hayırlı olsun.

Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında çok yüksek çıkan bir katılım oranı ile halkımız seçime iştirak etmiş ve olaysız bir şekilde seçim tamamlanmıştır. Bu, her şeyden önce ülkemiz insanının demokrasiye ve sandığa olan inancını göstermiştir. Çok önemli ve çok olumlu bir durumdur. Geleceğe dair çok olumlu bir işarettir.

Partiler bazında neticeleri incelersek…

Hiç kuşkusuz seçimin galibi iktidardaki AK Parti olmuştur. 13 yıllık bir iktidarın üzerine –ki iktidar yıpratır- halen daha %49,4 oy alabilmek bir iktidar partisi için büyük zaferdir. Üstelik bu zafer, beş ay önce yapılan bir seçimde alınan %40,9 oy oranını da artırarak kazanılmıştır ki daha da takdire şayandır.

Bir tarafta 1950’de Demokrat Parti ile başlayan, 1960-1980 arası Adalet Partisi ile devam eden, 12 Eylül sonrasında ise ANAP ve DYP ile ilerleyen merkez sağ… Diğer tarafta da 1970’de Erbakan Hoca’nın Milli Nizam Partisi ile başlayan Milli Görüş geleneği. Bu iki geleneğin füzyonu olan AK Parti, bölünmediği ve bu birlikteliği bozmadığı takdirde ileriki seçimlerde de iktidarın en kuvvetli adayıdır. Yenilmesi zor gözüküyor. En fazla 7 Haziran gibi yol kazaları olabilir.

Zira Türkiye’de sağ ile sol seçmenin oy geçirgenliği hiç yok denecek kadar azdır. Dolayısıyla bu hareketin CHP’ye ya da HDP’ye –Kürt kökenli seçmenler hariç- oy kaptırma ihtimali çok düşük. Muhafazakârlar, mütedeyyinler hâlâ daha Türkiye’ye en kalabalık sosyal sınıf ve artık kendi sermaye birikimleri de var. Geriye kalan tek ihtimal partinin bölünmesi ki Ak Parti’de bu ihtimal şu an için çok uzak.

En büyük mağlup hiç kuşkusuz MHP’dir. Kökeni, 27 Mayıs darbesini yapan Milli Birlik Komitesi’nin, ikiye bölünmesi ve Alparslan Türkeş’in başını çektiği 14’ler grubunun tasfiye edilmesine dayanır. MHP kurulduğundan beri her daim bir devlet-merkez bürokrasisi partisi olmuştur. Bu nedenle yukarıda bahsettiğim muhafazakâr-mütedeyyin kitleler bu partiye hep biraz mesafeli kalmışlardır.

Zamanında türban yasağını desteklemesi, 2007 seçimlerinden önce cumhurbaşkanlığı krizinde Sayın Gül’ün seçilmemesi için ortaya atılan 367 saçmalığına destek vermesi hafızalardadır. Gerçi seçim sonrası bu tavrından çark etmişti ama ilk tavır unutulmadı. Bütün bu mirasına bir de 7 Haziran sonrası koalisyondan, sorumluluktan kaçan tavrı da eklenince halktan çok ağır bir tokat yemiştir.

Gelelim CHP’ye… Türkiye’nin müzmin muhalefeti CHP’nin oyları yerinde saymıştır. CHP, 7 Haziran sonrası koalisyon görüşmeleri sürecinde yapıcı bir görüntü verse de halktan gerekli desteği alamadığı görünüyor. Zira CHP son derece bonkör vaatlerde de bulunmuştu. Anlaşılan seçmen tarafından inandırıcı bulunmadı.

CHP’nin kronik sorunları, halka inememesi, tek parti döneminden gelen tepeden inmeci mirasını tamamen silip atamamış olması, Kadıköy, Nişantaşı, Çankaya gibi elit yerlerin partisi havası halen devam etmektedir. Tüm bunların seçmendeki etkileri hâlâ çok kuvvetlidir. Seçim sonrası CHP’ye dair en çarpıcı yorum ise Aziz Nesin’in oğlu Prof. Dr. Ali Nesin’den geldi: “CHP ve Kemalizm Türkiye için bitmiş bir projedir. Bu saatten sonra toparlanabileceklerini sanmıyorum.

Seçimde oy kaybeden bir diğer parti de HDP. 7 Haziran’da Türkiyelileşmek sloganları ile sadece Kürt kökenli vatandaşlarımızdan değil, ülkenin batısından yaşayan Türk kökenli vatandaşlardan da oy almış ve barajı geçmişti.

Ancak sonrasında bu parti ve özelde eş başkanı Sayın Demirtaş çok kötü bir sınav verdiler. Terör örgütü PKK ile arasına mesafe koyamamış, net bir dille Kandil’den kendini soyutlayamamıştır. Dolayısıyla terörden çok çekmiş olan bölge halkı ve olası bir şiddet sarmalında en çok arada kalacak kesim olan batıda yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızın oyunu kaybetmiştir. Hiç kuşkusuz 7 Haziran’da CHP’den gelen emanet oyların geri dönmesini de hesaba katmak gerekir.

HDP, terör ile arasına şüpheye yer bırakmayan çok açık ve net bir çizgi çekmeyi başarabilirse, Türkiye’de eksikliği hissedilen sol muhalefet boşluğunu doldurabilir. Aksi takdirde her seçim baraj sorunu yaşayan yerel bir parti olarak kalacaktır.

Öteki Türkiye

Bundan sonra iktidar partisine düşen seçimi kazandığı gibi, gönülleri ve barışı da kazanmasıdır. Ülkemiz haddinden fazla gerilmiş, adeta psikolojik olarak bölünmüştür. Seçim gecesi Başbakan Sayın Davutoğlu’nun Konya’da hem de Mevlana meydanında yaptığı konuşma bu açıdan çok yerindedir. Kazanan-kaybeden olmamalıdır. Hepimiz millet olarak bu seçimden kenetlenerek çıkmalı ve birlikte yaşamaya kaldığımız yerden devam etmeliyiz. Her iki kesim de kendi trollerini artık bir kenara bırakmalı, trol teröründen ülke kurtarılmalıdır.

Zamanında Serdar Turgut, Türkiye’nin dışlanan muhafazakâr, orta ve dar gelirli kesimi için “Öteki Türkiye” tabirini kullanmıştı. Türkiye’de 2002’den beri o Öteki Türkiye iktidardadır. Ama son zamanlarda da kendisini Öteki Türkiye gibi hisseden başka kesimler ortaya çıkmıştır. Onları da kucaklamak iktidarın asli görevidir.

Seçim, tekrardan milletimize hayırlı olsun.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum