Tarih tekrar mı başlıyor?

Geçen haftaki yazımızda siyasal kuramcı Francis Fukuyama ve onun “Tarihin Sonu” adlı ünlü iddiasından bahsetmiştik. Oldukça ilgi çekti. Biz de bu hafta Fukuyama’nın hem o zamanki hem de şimdiki görüşlerini biraz daha irdelemekte fayda gördük.

Tarihin Sonu… Aynı isimle yazdığı kitapta Fukuyama batı bloğunun soğuk savaşı kazanması ile artık siyasi tarihin sonunun geldiğini, bu bloğun temsil ettiği liberal değerlerin insanlığın siyasi evrimindeki son aşama olduğunu yazmıştı. Ona göre insanlık artık yeni bir siyasi-ekonomik model geliştirmeyecekti. Batı’nın temsil ettiği serbest piyasa ekonomisi ve liberal demokrasi artık insanlık tarihini son aşaması idi.

Bu satırlar o zamanlar çok ilgi ve takdir görmüştü. Adeta bir zafer sarhoşluğu havasında dünya kamuoyunda sürekli yazıldı, çizildi. Birçok eski doğu bloku ülkesinin Avrupa Birliği’ne ve NATO’ya katılması Fukuyama’nın bu iddiasını adeta tasdik etti. Bütün bu süreçte Fukuyama’nın kendisi ABD hükümetlerine, çeşitli bakanlara danışmanlık bile yaptı.

Ancak o günden bugüne son otuz yıldır yaşananlar hiç de beklendiği gibi olmadı. Bırakın Dünya’nın tek bir siyasi-ekonomik düzen içerisinde yaşamasını, günümüzün şartları ikinci bir soğuk savaş hatta adı konulmamış bir dünya savaşı seviyesine geldi. Dünya’da ABD-AB-Rusya-Çin ekseninde kutuplaşma arttığı gibi gelir dağılımdaki adaletsizlik ve göç dalgaları ve bunun getirdiği popülist dalga zirve yapmış durumda.

Fukuyama’nın kendisi de o zamanki tezlerinin çöktüğünün farkında. Yeni bir kitap daha yazdı. Identity: The Demand for Dignity and the Politics of Resentment (Kimlik: Saygınlık Talebi ve Hınç Politikaları). Kitabında 2003’ten itibaren, Irak savaşının başlaması, Dünya’daki gidişattan hiç de menün olmadığını belirtiyor.

En önemli eleştirisi 1990’larla birlikte yaşanan neoliberal hezeyanın aşırı derecede kuralsız, “de-regüle” olması. Piyasa aktörleri ve büyük şirketlere havale edilmiş olan bir modernite modelinin hiç de kalıcı olmayacağını öne sürüyor. Haksız sayılmaz.

Bunun yanında Irak ve Suriye savaşları, 2008 krizi ve getirdikleri, euro’nun başarılı olamaması, Brexit, göç dalgaları gibi birçok eleştirisi var. Bu noktada popülist dalgaya da işaret ediyor ama “sıradan insanların öfkesi çok da haksız değil” diyerek farklı bir bakış açısı ortaya koyuyor. Seçkinlerin, zengin elitlerin yarattığı bu düzenin önce refahı sonra da barışı bozacağını söylüyor. Yaşanan olaylar da kendisini haklı çıkarmakta zaten…

Bizce bunların daha da ötesinde bir durum var. O da Dünya’da küresel kurumların da giderek yıpranması. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluş teşkil edilmişti. Bunlar soğuk savaş döneminde Dünya’da birçok konuda bir ortak aklı, uluslar üstü hakemliği temsil ediyordular.

Ancak, özellikle 2008 krizi ile başlayan küresel gerginlikte bu kurumlar da etkilerini yitirmeye başladılar. İran yaptırımları, Suriye krizi, Venezuela ambargosu gibi örnekler de gördüğümüz gibi bazı büyük güçlerin tavır aldığı bir konuda diğer büyük güçler destek oluyor. Birisinin düşmanı, ötekisinin müttefiki. Bir küresel kurumun yaptırım uyguladığına, başka bir yerel kurum çeşitli faydalar sağlıyor.

Dolayısı ile bu yeni çağın hem kuralsızlığı hem de bu tarz başı boşluğu oldukça ciddi sorunlara yol açacaktır. Türkiye’den bir örnek verirsek eskiden Avrupa Birliği’nin Türkiye üzerinde büyük bir etkisi vardı. Hiç kuşkusuz doğruluğu ve gerekliliği tartışmalı bir etkiydi bu. Artık Avrupa kurumlarının Türkiye’ye olan etkisi azaldığı gibi Avrupa’nın kendisi tek parça olarak durmakta zorlanıyor.

Dünya Ticaret örgütünden desteğini çeken bir ABD ile, Dünya Bankası’nın merkezini Çin’e taşınmak üzere davet eden bir Çin var ortada. Swift kodu kullanmadan İran ile ticaret yapmak isteyen bazı Avrupa ülkeleri, İran’a askerî harekât düşünen ABD ve İsrail var. Gördüğünüz gibi aynı blokların içinde bile bir çözülme var ve gidişatın sonunu bugünden kestirmek çok zor.

Dolayısıyla tarih bitmediği gibi adeta yeniden başlıyor. Biz yaşanan bu yeni çalkantılı dönemin sıcak bir çatışmaya dönüşmesine hiç ihtimal vermiyoruz. Ancak yeni bir denge oluşuncaya kadar oldukça sancılı günler yaşanacağa benziyor. Hem ülkemizde hem de Dünya’da…

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum