20 yılda bir arpa boyu yol...

2002 seçimlerinde AK Parti’yi iktidara taşıyan sürecin temel dinamiği ekonomi idi. Şubat 2001 MGK toplantısı ile patlayan krizle bir gecede 670 bin TL olan dolar 1 milyon TL’nin üzerine, gecelik faiz de %6200’e kadar yükseldi.

1 Mayıs’ta Kemal Derviş bir kurtarıcı gibi Türkiye’ye geldi. Derviş’i ve ekonomiyi takip ederken ‘Güçlü Ekonomiye Geçiş’ programı Hazine Müsteşarlığı’nın konferans salonunda açıklanacağında sıradan vatandaşlardan iş adamlarına kadar aldığım telefonları unutamıyorum. Herkes bir kişiye ve onun açıklayacağı önlemlere kurtuluş reçetesi olarak bakıyordu.

O gün de iktidarın ortağı olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin bir toplantısında 3 Kasım seçimlerini ilan etti. Sonrası da malum. AK Parti bütün “Türkiye İran mı olacak?” tartışmaları ile iktidar oldu. “Tehlikenin farkında mısınız?” korkutmaları, Cumhuriyet mitingleri, gazete kupürlerinden kapatma davaları ile de ülkeyi yönetti.

20 yıl sonra Türkiye yine bir ekonomik bunalımdan geçiyor. Bu sefer kriz daha yavaş geldiği ve etkileri zamana yayıldığı için günlük şoklardan ziyade sürece sâri bir daralma, yükselen enflasyon ve kronikleşen işsizlik ile karşı karşıyayız. Merkez Bankası’nın kasasının boş olması ile acil bir durumda gerekli tepkiyi veremeyecek olmanın getirdiği güvensizlikle Türkiye ekonomisi neyi beklediğini bilemeden bir şeyleri bekliyor.

Son açıklanan anketlere bakıldığında da başka hiçbir dinamik değil ama yine ekonomideki bu sorunlar bir iktidar değişikliğini ihtimalden siyasi öngörüye doğru çeviriyor. Muhalefet partileri daha önce olmadıkları kadar iktidara yakınlar.

Tam da ekonomik kriz, orman yangınlarının ve pandeminin yönetilememesi gibi sorunlarla iktidarın zorlandığı bir dönemde yine laiklik tartışmaları başladı. Bunda iktidarın alet çantasında siyaset üretmek ve kendisine oy verecek kitleleri refah ve gelişmişlik vaadi ile ikna etmek adına bir şey kalmadığı için, kimlik siyasetine ve dini referanslara başvurmasının büyük rolü var.

Diyanet tartışmaları; AK Parti’nin en iyi bildiği şeyi yaptığı, ülkeyi laiklik tartışmaları ile gerdiği, 2002’den beri de aslında takip ettiği siyasetin bu olduğu yorumlarını da beraberinde getirdi. Tabii bu yorumları yapanların AK Parti’ye laiklik ve cumhuriyetin ‘kazanımları’ üzerinden siyaset yapmayı 2002’den 2010’a kadar Türkiye’deki medya, sermaye, siyaset çevresi ile askeri vesayetin öğrettiğini atlamak sanırım işlerine geliyor.

Evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Diyanet İşleri Başkanını yanında programlarda dua etmesi için gezdiriyor. Dini ritüeller üzerinden de kendi kitlesini tahkim etmeye çalışıyor. Ancak Erdoğan bu refleksi kapatma davaları, başörtüsü tartışmaları, internet sitelerinden yayınlanan sözde değil özde laiklik bildirileri ile geliştirdi.

Sonuçta bu reflekse ve kimlik siyasetine rağmen fotoğraf değişmiyor. 20 yıl sonra AK Parti ekonomik krizle ve laiklik tartışmaları ile devraldığı iktidarı yine ekonomik kriz ve yine laiklik tartışmaları ile kaybetmeye yakın bir pozisyonda duruyor. Kişisel olarak bu tartışmaların iktidarı belirlemede 2002’de olduğu gibi bugün de büyük rol oynamayacağını, asıl dinamiğin toplumsal talepler ve ekonomik krizin getirdiği hoşnutsuzluk tarafından şekillendirileceğini düşünüyorum.

Ancak dön dolaş, 20 yıl sonra, sesi çıktığı kadar toplumsal ağırlığa sahip olmayan kesimlerin çağdaşlığı ve laikliği ‘sesli harfleri olmadığı için zor okunan Arap alfabesinden kurtulma’ ve ‘Kemalizm’in kara çarşafını yırtıp özgürlüğüne kavuşturduğu aydın Türk kadını’ imgesine hapsetmesi hazin. Bu tartışma ve analiz seviyesi en azından bu kesimin eğitilebilme ve dönüşme kapasitesinin ne kadar sınırlı olduğunu ortaya koyuyor.

Muhalefetin belirleyici bileşenlerinin ve önde gelen figürlerinin bu anakronik söylemlerin gazına gelmemesi gerek şart ama yeter şart değil. İktidar olmak için bu akıma mesafeli olmak yetebilse de Türkiye’yi yönetmek ve dönüştürmek için toplumun genel hissiyatını dikkate alan ve sloganlara esir olmayan tavır almak muhalefet için daha önemli.

Yoksa 20 yılın sonunda bir arpa boyu yol aldığımız gibi bir 20 yıl sonra ömrümüz varsa aynı tartışmaları yapar dururuz.

YORUMLAR (29)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
29 Yorum