Afgan göçmenler yeni Suriyeliler mi?

Yabancı düşmanlığı, popülist yaklaşımların vatandaşlardaki haklı tepki ve endişeleri istismar etmesi ile yükselişte. Bugün başta Suriyeliler olmak üzere Iraklı, Afgan ve Pakistanlı göçmenlerin toplumun mevcut gerilim hatları üzerine binen yükü nedeniyle ciddi bir yüksek tansiyon dönemi yaşanıyor.

Her gün özellikle sosyal medyada yer alan, önemli bir kısmı da manipülatif, eski, yalan ya da yanlış görüntü ve iddialar üzerinden gerilim her an tatsız olayların çıkmasına uygun bir zemine yayılıyor.

Suriyelilerin sayısı, geliş nedenleri, geri gönderilebilme ihtimalleri ve Türkiye’deki dağılımları üzerinde mevcut bilgi kirliliğine rağmen genel bir rasyonel algı varken Afganistan’dan gelenlerde henüz bu durumda değiliz. Bu nedenle Afgan göçmenler üzerinde daha detaylı durmak gerekiyor.

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı’nın rakamlarına baktığımızda bugünkü Afgan göçmenler tartışmasının temelde artan göçten değil farklı faktörlerden kaynaklandığını görebiliyoruz. Göç İdaresi’nin rakamlarına göre 2021’in ilk 8 ayında Afganistan kaynaklı göçmen sayısı 32 bin. 2020 yılında ise bu rakam 50 bin olarak gerçekleşmiş. Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada ve ülkedeki göçmen sayılarına bakıldığında mevcut tartışmanın bu kadar büyümesini anlamlı kılacak rakamlar değil bunlar.

Tartışmalarda algının olgunun önünde olduğunun bir diğer kanıtı 2019 rakamları. Türkiye’ye Afganistan’dan gelen düzensiz göçmen sayısı 2019’da tam 200 bin. 2018’de ise 100 bin. Yani bugünkü rakamların çok ötesinde.

Ancak o gün böyle bir tartışma yokken neden şimdi Afgan sorunu ile yatıp kalkıyoruz?

Öncelikle Afganistan’dan Türkiye’ye gelenler son 30-40 yılın meselesi. Yani Suriye’den çok daha eskilere dayanıyor. Göçmenler de Peştu’lardan ziyade kuzey Afganistan’daki Türkmen, Özbek ve Tacikler. Fakat daha önce Suriye kaynaklı sığınmacılar gibi Türkiye’nin demografisini etkileyen kitlesel bir göçle karşı karşıya olunmadığı için gelenler önemli bir tartışma oluşturmuyordu.

Türkiye’nin özellikle son dört yılda ekonomisinde yaşanan kriz ortamı, işsizliğin artması ve yüksek enflasyon insanların krizin sebebine dair sorumlu arayışını hızlandırdı. Göçmenler de haliyle burada en kolay hedef durumunda.

Suriyeliler tartışması, ekonomik kriz, iktidarın beslediği siyasal kutuplaşma, medyanın ilgisi ve siyasilerin sorumsuz yaklaşımları Afgan göçmenler konusunda hassasiyeti artırmış durumda.

Jeopolitik gelişmeler de Türkiye’deki mevcut bu duyarlılığı ayrıca yükseltiyor. Türkiye’nin Afganistan’dan ABD’nin çekilmesi karşılığında Kabil havalimanının güvenliğini üstlenecek olması konuyu ister istemez gündeme taşıdı. Taliban’ın ülkede artan hakimiyeti de göçmenlerin geri gönderilemeyeceği algısını pekiştirdi. Bunların üstüne ABD’nin ‘Afgan göçmenlerle ilgili karar verene kadar 3. ülkelere gidin’ tavsiyesi de tuz biber ekti.

Türkiye geçtiğimiz yıllarda binlerce göçmeni uçaklarla Afganistan’a geri göndermişti. Gönderilen rakam gelenler karşısında büyük çoğunluk değildi ama hem Türkiye kamuoyunda hem de gelmek isteyen Afganlar nezdinde ‘geri gönderilebilecek olma’ algısı kritik bir unsurdu.

Taliban’ın yükselişi doğrudan Afganistan’dan büyük bir göç dalgasını en azından şimdilik tetiklemiş değil ancak zaten İran’da olan Afgan göçmenlerde Türkiye’ye dönük bir hareketlenme var.

Afganistan Göç Bakanlığı’nın verilerine göre 1,5 milyonu kayıtlı 2,5 milyon Afgan İran’da bulunuyor. Üstelik daha önce İran’a geçici sürelerle gelip giden 500 binin üzerindeki Afgan’ın ülkelerine geri dönüşleri de mevcut siyasi ortam nedeniyle durmuş vaziyette.

Yaptırımların ekonomik etkisinin ve Afganistan’dan göreceli artan göçün getirdiği şişmenin de sonucu olarak İran bu nüfusu Türkiye’ye doğru yönlendiriyor. Yolun uzunluğu nedeniyle de kadınlar ve çocuklar İran’da kalırken gençler Türkiye’ye gelmeyi tercih ediyor.

Ankara’nın Afgan göçünü engellemekteki en temel problemi Tahran yönetiminin işbirliği yapmıyor olması. Yetkililerin ifadesi ile Türkiye’nin Afganistan’da etkisinin artma ihtimalini sınırlama ve Suriye’de zaten karşı kampta olan Türkiye’yi baskı altında tutma amacıyla İran göçe kimi zaman lojistik ve istihbarî destek de sağlıyor.

İran ve Afganistan ile geri kabul anlaşmalarının olmaması da yapısal bir çözüm bulunmasını engelliyor. 530 kilometrelik sınırın bir kısmı duvarla örülü olsa bile dağlık arazi Afganların geçişini mümkün kılıyor. Tarım ve inşaat sektörlerinde Afgan işçilere dönük talep de bu gelişi Afganlar açısından anlamlı ve katlanılır kılıyor.

Göç yönetimi herşeyden önce kaynakta başlıyor. Yani Suriye’de sorunlar çözülmeden ve görece bir istikrar sağlanmadan Türkiye’de siyasilerin ‘Ben gider Esad’la görüşür garanti alır Suriyelileri gönderirim.’ sözlerinin siyasi retoriğin ötesine geçme ihtimali yok.

Aynı şey Afganistan için de geçerli. Afganistan göreceli bir istikrara kavuşmadan, Taliban ile bir diyalog kurulmadan Afgan göçmen meselesinin çözülmesi de çok zor. Yükselen gerilim, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz, iktidarın yönetme kapasitesindeki zayıflama ise parlak günlerin habercisi değil.

YORUMLAR (22)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
22 Yorum