Cemaat yurtları ve kampların kavgası
Bir cemaat evinde kalan gencin intiharı hiçbir konuda aklı selimle tartışamayacağımızı ortaya koydu.
Her şeyden önce yaşananın ‘ama’lı bir açıklaması yok. Sonuçta hayatının baharında bir genç yaşamına son verdi. Bunun sebepleri, trajik sonda etkili olan faktörler elbette her açıdan tartışılır. Tartışılmalı da.
Ama bir gencin hayatı üzerinden başlayan gerilim dine ve dinin toplum hayatındaki yerine dair bazı gruplarda en ufak bir ilerleme görmediğimizi de gösteriyor.
Bir cemaat evinde yaşanan trajedide toplumun bir kesiminin aklına ilk gelen #cemaatvetarikatyurtlarıkapatılsın başlığı açmak oldu. Türkiye’de milyonlarca kişinin bir şekilde içinde, kenarında, yanında olduğu yapılara toptan karşı olanlar ya sayı saymayı bilmiyor ya da toplumun gerçeklerine toptan yabancılar.
Sadece şu anda üniversitelerde okuyan öğrenci sayısı, devletin yurtlarında kalabilenler ve cemaatler eliyle açılan yurtlarda eğitimine devam edenleri yan yana koysanız yeter. Böylesi geniş kapsamlı bir sorunda tüm cemaat ve tarikat yurtları kapatılsın demenin ne kadar uygulanması imkânsız bir talep olduğu gün gibi ortada.
2021’de yaklaşık 800 bin öğrenci Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun 750’nin üzerindeki yurt binasında kalırken, dernek ve vakıflara ait yurt ve öğrenci sayısı bunun üçte birine yakın. Toplam yurtta kalan dört öğrenciden biri özel yurtlarda barınıyor. Bunların ne kadarı cemaat ve tarikatlara ait ayırt etmek kolay değil ama zaten mevcut yurt sayısı yetmez iken cemaat ve tarikat yurtları kapatılsın demek en hafif tabirle yüksek öğretimdeki mevcut barınma sorununu yok saymak demek.
Pandemi sonrası öğrencilerin yaşadıklarına bakınca “cemaat yurdunda kalacağına kız – erkek yüzbinlerce öğrenci okumasın daha iyi” demenin farklı bir yolu bu yaklaşım.
Kaldı ki geçelim yurtların içeriğini, bireysel ve toplumsal özgürlük alanlarının yılmaz savunucusu olup herhangi bir kişinin ya da grubun kanunlar çerçevesinde gerçekleştirebileceği bir girişimi neye dayanarak yasaklayabileceksiniz?
Para kazanmak için ya da eğitime destek için yurt açmak serbest ama dindarlar hariç mi olacak? Dindarlar yurt açsın ama içinde bizim izin vermediğimiz faaliyetler yasaklansın mı diyeceksiniz? Bu cemaat ve tarikatlar yurtlarını kapatsınlar peki aşevlerini, yardım kuruluşlarını, kurban organizasyonlarını nereye koyacaksınız?
Ayrıca bu denilen daha önce yapıldı. Cumhuriyet’in ilk icraatlarından biri tüm tekke ve zaviyeleri kapatmak, dini örgütlenmeleri yasaklamaktı. Ne değişti sonunda? Tüm dini örgütlenmeler yer altına indi ve denetlemesi de mümkün olmayan, toplumun her kesimine açık olmak yerine içe kapalı amorf yapılar, ritüellerden oluşan bir anlayışı din olarak hâkim kıldı.
12 Eylül darbesi cemaatlerin yurtlarına el koydu. Ez cümle tüm dini yapılanmaları yasaklayan baskıcı politikaları yenilemenin dışında tek kelime öneriniz yok mu?
Yurtlarda, kreşlerde; çocuklara, gençlere Kemalizm bir dogma olarak aşılanırken rahatsız olmayıp dini kurumlardan rahatsız olmak özde bir farklılık olmadığını ortaya koyuyor. Sorun kendi kafalarına uygun bir endoktrinasyon yapılmaması. Gençlerin beynini doğru yıkadıktan sonra mesele yok.
Tek sorun bu radikal Kemalist ve laikçi yaklaşım mı? Keşke öyle olsaydı.
‘Mahalle/cemaat/tarikat zarar görmesin’ diye birçok hatayı, kimi zaman hastalıklı yapıyı, işlenen suçları sümen altı eden ayrı bir anlayış da ortada duruyor. Konya’da Süleymancılara ait bir yurtta patlayan kazan sonrası çıkan yangında 17 öğrenci ölmüştü. Dava yıllarca kelimenin tam anlamı ile yargı koridorlarında süründü.
Yangından saatler sonra olay yerine giden gazetecilerden biriydim. Çocuğu yangında ölmüş aileler basın mensuplarına konuşmaktan çekiniyordu.
Derin sorunları tek bir olaydan hareketle anlamak da çözmek de mümkün değil. Türkiye’de bir din sorunu var. Kürt sorunu, Alevi sorunu gibi toplumun bir kesiminin de din sorunu var. Bu konudaki başörtüsü yasağı gibi temel bazı göstergelerde ilerleme sağlanmış olsa da hala dine ve dinin toplumsa hayattaki yerine dair kangren olmuş problemler duruyor.
Bunu temel sorgulaması gereken de İslami kesimin kendisi. Tek parti döneminin baskıcı yapısında ortaya çıkan bu içe kapalı yapılar 20 yıllık iktidardan sonra hala daha ne kadar bu şekilde devam edecek?
Kol kırılır yen içinde kalır mantığı ile İslami camiadaki yurtların uluslararası yeterliliği, pedagojik standardı daha ne kadar tartışılmadan gidecek? Dünün Türkiyesi için bile kimi zaman arkaik olan bu cemaat yapılanmaları ne zaman kendilerini gözden geçirecekler?
Türkiye’deki cemaatlerin ana faaliyet konusu eğitim. Peki bu eğitimin tüm Türkiye’yi kapsayan bir vizyonu olmayacak mı? Ya da küçük olsun benim olsun mantığı ile iletişim çağında gençler ve çocuklar kapalı yapılarda formatlanarak sadık mensuplar olarak mı yetiştirilecek?
Eğer ana odak eğitim ise bu yapılanmalara eğitim temelli bir başarı kriteri getirilmeyecek mi? Yetişen nesillerin eğitimdeki başarılarına, kendilerine güvenlerine ve hem kendilerine hem çevrelerine yararlı bireyler olmalarına dair bir perspektif geliştirilmeyecek mi? Yoksa bir cemaat mensubu olmak liyakatsiz de olsa yükselmek için yeterli sayılmaya devam mı edilecek? Bunu da İslami, insanı, adil görmek meşru mu olacak?
Bugünün haksızlıklarına, hukuksuzluklara sessiz kalmanın marifet sayılmasını sorgulamayacak mıyız?
Bir intihar üzerinden topraktan çıkarılan savaş baltaları ile böylesi katmanlı ve derin sorunları bırakın çözmeyi tartışmamız bile mümkün değil.