Erdoğan karar vermeli, anayasa değişikliği istiyor mu?
Soru biraz saçma olabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar aday olabilmek ve seçilmeyi kolaylaştırmak için anayasa değişikliği istediği aşikar zaten.
Ama Erdoğan hem pastam dursun hem karnım doysun diyebileceğimiz bir yaklaşım içerisinde.
Öncelikle, anayasa değişikliği taleplerine kategorik olarak itiraz etmek siyasetsizlik. Parlamentonun yeni sistemde ne kadar anlamsızlaştığı, işlevini kaybettiği ortada.
Muhalefet partilerinin son üç seçimdir yaptıkları aslında oy oranlarını yanyana koyup aritmetik muhalefet yapmak. Yani toplamları neye yetiyorsa ona göre muhalefet etmek ve mümkünse toplamlarını siyaset yaparak değil aritmetik hesaplarla artırmaya çalışmak.
Tamam haksızlık yapmayalım. Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çabaları, İYİ Parti’nin muhalefet kampının sözcülüğüne soyunması, Altılı Masa’nın açıkladığı ortak metinler bir ölçüde siyaset çabası idi.
Ama hiçbiri aslında temel dinamiğin, birbirinden farklı partileri bir araya getirip sandıkta daha fazla oy alma çabasının önüne geçemedi. Sonunda da Erdoğan’ın dediği gibi kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı bir ortam yaşandı. Tabii iktidar kanadı da bu eleştiriden azade değil.
Anlaşılan o ki yerel seçimlere kadar buna benzer pazarlıkları görmeye devam edeceğiz. Nitekim CHP’nin taze genel başkanı Özgür Özel herhangi bir işbirliğine kapıyı kapatmak için epey çaba gösteren İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i ziyaret etti.
Görüşme partisindeki kayıplar ve ağır tartışmalarla yorulan Akşener için süregiden aktörlüğünün teyidi açısından aslında önemli bir fırsattı. Akşener de konuyu kişiselleştirmeden partisinin Genel İdare Kurulu’nu adres göstererek son dönemde yıpranan partinin kurumsal yapısını öne çıkardı.
İYİ Parti’nin Ankara’da ne yapması gerektiğine göre de genel temayülün Mansur Yavaş’ın desteklenmesi yönünde olduğu görülüyor. İşin kötüsü İYİ Parti o kadar yıprandı ki yerel seçimlere etkisini kendi elleri ile zaten büyük oranda sınırladı.
Yazının başladığı nokta ile geldiği yer bile muhalefetin yapabilecekleri ve kapasitesi konusunda fikir veriyor.
Erdoğan’ın amacından, istediklerinden ve kısıtlarından bağımsız şekilde toplumda karşılık bulacak bir anayasa tartışması muhalefetin temel öncelikleri arasında değil.
Aksi takdirde yerel seçimler sona erdikten sonra anayasa tartışmasını da rafa kaldırırsak muhalefet Erdoğan’ın yapıp ettiklerine tepki vermenin ötesinde bir varlık gösteremeyecek. Bir de tabii sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kim aday olsun kavgası yaşanacak.
Yerel seçim sonuçlarından bağımsız ekonomi bu çizgisini sürdürür ve bir iki yıl daha devam edecek bir darboğazın ardından toparlanırsa, mevcut iktidar seçimlerde yine güçlü bir gündeme sahip olacak.
Uzun tartışmak gerek ama başkanlık ve parlamenter rejim arasında hibrid bir sistemin kurgulanacağı, seçim sisteminde yapılacak esneklikler karşısında cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlanacağı bir teklif bütünü tartışılamaz mı?
Partilerin daha önce uzlaştıkları anayasa maddelerini de içerecek şekilde benzer bir anayasa komisyonu siyasetin alanını genişletmez mi?
Bu sorulara, bırakın Erdoğan’ın otoriter yönetimini görece daha demokrat zamanlarda varılamamış ideal hedefler ve ‘olmazlar’ üzerinden itiraz etmek siyaset değil.
Erdoğan’a gelince. Cumhurbaşkanı bir taraftan arzu ettiği anayasa değişikliği için açıklamalar yapıyor diğer yandan böyle bir sürecin başlaması için ihtiyacı olan asgari zeminin oluşmaması için elinden geleni ardına koymuyor.
Kimse Cumhurbaşkanı’ndan gerçekten demokratikleşmesini ya da ‘hata yaptım’ demesini beklemiyor. Beklenen daha önce olduğu gibi iktidarını sürdürmek için bir al-ver sürecine girebilmesi. Bu sürecin genel toplumsal fayda için kullanılıp kullanılmayacağı ise muhalefetin toplam performansına bağlı.
Önümüzdeki dört yılı haftalık grup toplantılarında taban tahkim etmek ve Erdoğan ile polemik ile geçirmek ülkeye bir fayda sağlamayacaktır. Muhalefet ya iktidarın kendi çıkarı için gündemleştirdiği anayasa tartışmalarını toplumun çıkarına olacak bir zemine çekerek ya da iktidarı da peşine takabilecek ciddi siyasal projeler ile “Erdoğan sorunundan” daha büyük “muhalefet sorununu” çözmüş, ülkenin de önünü açmış olur.