Erken hesaplar, mevcut gerçekler…

Cumhurbaşkanı Erdoğan pazartesi günü kabine sonrası ekonomide yeni uygulamaları açıkladı. Düzenlemelerin sadra şifa olup olmayacağını görmek için muhtemelen fazla beklemek gerekmeyecek. Kalıcı bir çözüm konusunda ekonomistler çok olumlu konuşmasa da Erdoğan siyasette temel belirleyici aktör olduğunu bir kez daha gösterdi.

Ekonomik olarak işe yarar mı yaramaz mı ayrı mesele ama siyaseten Erdoğan uzun süredir kaybettiği gündem belirleme gücünü olumlu anlamda tahkim etti. Son bir aydır aslında gündemi zaten Erdoğan belirliyordu denebilir ama olumsuz anlamda. Ekonomi bakanını değiştirerek, talimatla faiz düşürerek, herkesin ‘ne olacak bu kurun hali’ dediği ortamda ‘bana ne kurdan’ yaklaşımı ile gündemi yine o belirliyordu ancak muhalefete de oyun alanı açıyordu.

Tâ ki hafta başına kadar. Uzun süredir muhalefetin söylediklerine tepki göstererek ilerleyen Erdoğan baskın siyasi kimliğini bir kez daha sergileme imkânı buldu. Muhalefetin yeni uygulanan politikaya tepkisi ise kurların sert düşüşü arasında kayboldu. Aslında bu değerlendirmeye asgari ücretteki yüzde ellilik artışı da eklemek gerek. O zaman da tartışmaya yön veren Erdoğan, toplumda siyasal bir karşılık üretemeyen ise muhalefetti.

Bu iki adım ile Cumhurbaşkanı Erdoğan oylarını yükseltebilir mi ya da iktidara yönelen tepkiyi tersine çevirebilir mi belli değil. Ancak en azından kendi kitlesinde bir kenetlenme oluşturduğu kesin. Artık sokak röportajlarında ya da siyasi tartışmalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı savunmak isteyenlerin elinde kullanabilecekleri bir koz var.

Her şeye rağmen Erdoğan’dan vazgeçmeyenler için Cumhurbaşkanı hem asgari ücrete ciddi zam yaptı hem de bir konuşması ile kuru düşürdü. Burada mesele argümanın temelleri ya da uygulanacak politikanın sağlıklı olup olmaması değil. Ortadaki vakıa Erdoğan’ın oyun kurucu rolünün bitmemiş olması.

Muhalefet açısından ise fotoğraf şöyle: Daha ortada net bir seçim galibiyeti gözükmezken, hiçbir parti AK Parti’ye yüzde beşten fazla yaklaşamamışken bile hemen cumhurbaşkanlığı adaylığı senaryolarına kafa yoranların bu hesaplar için ne kadar acele ettikleri görülmüş oldu. Bazı siyasi aktörlerin yakınlarındaki isimler kendilerini o kadar gelecek seçim hesaplarına ve mukadder gördükleri sonuçlara endekslemiş durumdalar ki, zihinlerindeki gelecek algısı ile örtüşmeyen değerlendirmeler karşısında tepki gösterebiliyorlar.

Aslında özellikle Kasım ayı ortalarından bu yana yaşanan döviz şokunun muhalefet tarafından daha fazla toplumsallaştırılması daha doğrusu siyasallaştırılması beklenirdi. 21. yüzyılda ilk kez akaryakıt istasyonlarında kuyruklar oluşmuş ve marketlerde temel gıda maddelerinde sınırlı satış uygulamaları başlamışken bunun neden siyasal dile tahvil edilemediğini muhalefetin kendisine sorması gerekir.

Ekonomide yaşananlarla ilgili sermaye kesiminde de iktidarı desteklesin ya da karşı çıksın bir yönsüzlük var. Kur şoklarından, ekonomik daralmadan, kendi tabirleri ile ‘ekonomi biliminin kurallarının dışında’ takip edilen politikalardan en fazla etkilenmesi gereken TÜSİAD uzun süre suskun kalmayı tercih etti. Açıklama yapacağında da bunun için CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun telefonu sonrasını tercih etti. Böylece, daha baştan uzak durmaya çalıştığı siyasallaşmanın tam ortasına kendisini yerleştirdi. Ekonomiyi ilgilendiren bir konuda müspet ya da menfî konuşmaması ne kadar yanlışsa, kötü bir zamanlama ile konuşması da içerikten bağımsız olarak o kadar yanlıştı.

MÜSİAD gibi hükümete yakın iş dünyası kuruluşları da ancak TÜSİAD konuşunca ve onu dengelemek için topa girmek zorunda kaldılar. Onların da ne dediğinden çok, ne demek isteyip de diyemedikleri kafaları kurcaladı.

Bu kadar söylemi belirsiz, öncelikleri karışık, akıllarında erken iktidar hesapları olan, birbirleri ve kendileri ile ilgili endişeleri ve soru işaretleri ülkenin sorunlarının yerini almış aktör arasında Erdoğan’ın gündem belirleyebilmesini sadece kendi siyasi gücü, geçmişi ve kitlesi ile kurduğu bağ ile açıklamak yeterli değil.

Günün sonunda Türkiye’de bir yönetim değişikliği olursa muhalefet kazanmış değil, Erdoğan kaybetmiş olacak. Son dört günlük gelişmeler ise, muhtemel bir iktidardan kendine paye çıkarmaya çalışan muhalefet aktörlerinin böylesi güçlü bir siyasi figür karşısında amorf ve ne dediği anlaşılmayan politikalarla yol alamayacaklarını göstermiş oldu.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum