Eski Erdoğan yeni kabine
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özellikle 28 Mayıs akşamı yaptığı konuşma Türkiye’de hiçbir şey değişmeyecek mesajı veriyordu.
“Ne diyordu? ‘Eğer Selo’yu dışarı çıkarmak istiyorsanız, oyu bana vereceksiniz’ diyordu. Benim sevgili milletim ne dedi? Çünkü, milletim benim iyi biliyor. Diyarbakır’da 51 Kürt kardeşimizin ölümüne neden olan bu terörist Selo’dur.”
Seçimleri kazanan bir adayın zafer konuşması değil de süren bir kampanyanın oy kazanmak için yapılan meydan konuşması idi Erdoğan’ın açıklamaları.
AK Parti yerine Cumhurbaşkanlığı sarayının balkonunda gerçekleşen konuşma son dört yıldaki dilin artık kurumsallaştığını, bir hafta önce Kılıçdaroğlu’na oy verenlerlerin endişe ve korkularının altının hiç de boş olmadığını, meydandaki insanların sloganları ve işaretleri ise yükselen milliyetçiliğin yerleştiğini anlatıyordu.
Yemin töreni sonrası kalabalık bir yabancı misafir grubunun karşısındaki ifadeler ise 28 Mayıs akşamını bir anlamda nesh etti.
“Hangi siyasi görüşe, kökene, meşrep ve mezhebe mensup olursa olsun, 85 milyonun tamamını bağrımıza basacağız.” … “Seçim dönemi, 28 Mayıs gecesi itibarıyla artık sona ermiştir. Millî irade sandıkta iki kez tecelli etmiş, millet kesin kararını vermiştir. Türkiye, sandıkların kapanması ve sonuçların açıklanmasıyla artık yeni bir yola girmiştir.”
Aslında makul ile irrasyonel, aklı selim ile meydan şehveti arasındaki gerilim Erdoğan’ın genel çizgisinin ana dinamiği. Bir yerde Cumhurbaşkanını daha ortada bir noktaya çekmeye çalışan akıl ile Erdoğan’ın kendi bildiği gibi ülke yönetme isteği arasındaki git gelleri görmek için uzman olmaya gerek yok.
Sadece cumhurbaşkanlığının internet sayfasında Erdoğan’ın yaptığı konuşmalarla o konuşmalardan önce çekilen başlıklara bakınca bu gerilim tam karşınızda duruyor. Erdoğan’ın seçim günü Kısıklı’da evinden ayrılırken muhalefet liderlerini protesto ettirdiği konuşması ile Ankara’daki propaganda kokan açıklamalarının başlıklarının “Bugün kimse kaybetmemiştir, 85 milyonun tamamı kazanmıştır” ve “Bugün kazanan sadece Türkiye’dir” olması gibi.
Ancak Erdoğan’ın asıl niyetini anlatan açıkladığı kabine oldu. Devleti yönetirken üçüncü on yıla giren Erdoğan kimi zaman birbiri ile çelişen çok farklı siyasetler takip etti. Ama bunları “ben değiştim artık” demeden yaptı. Onun yerine birlikte çalıştığı insanları değiştirdi.
Naci Ağbal Merkez Bankasını kurgulayan da kendisi idi, Şahap Kavcıoğlu Merkez Bankasını kurgulayan da. Babacan ve Şimşek’e ekonomiyi emanet eden de Berat Albayrak ve Nurettin Nebati’ye görev veren de.
Elbette isim belirlerken tek başına değildi. Ama farklılaşan bakanlar Erdoğan’ın politikasındaki ve çizgisindeki değişimi de işaret ediyordu.
Erdoğan 2023 seçimlerinden sonra “seçmenin mesajını aldım, yaptığım yanlışları gördüm” demedi ama açıkladığı kabine tam da bu mesajı veriyor. Üstelik bu kabine belki de Erdoğan’ın gerçekten tek başına belirlediği ilk kabinesi. İlk kabinede Abdullah Gül, 2014 sonrasında Ahmet Davutoğlu, arkasından Berat Albayrak ve son olarak MHP’nin müdahaleleri ile şekillenen bakanlar kurullarından sonra belki de ilk kez bu kadar başkasının çok karıştırmadığı bir kabine şekillendi.
Erdoğan bir önceki kabineye çok benzeyen bir kurgu da yapabilirdi elbette. Ama kendisini zafere taşıyan İç Anadolu’yu önceleyen, muhalefete ne olursa olsun oy vereceğinin garantisi olmadığını ortaya koyan Kürtlere hiç olmadığı kadar alan açan, genel bir eleştiri konusu olan Karadeniz ağırlığını dengeleyen, bölgesel dağılımları daha çok dikkate alan bir liste hazırladı.
Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığında Cevdet Yılmaz, ekonominin başında Mehmet Şimşek ve Dışişleri Bakanlığı görevine Hakan Fidan’ın gelmesi normalleşme ve rasyonelleşme niyetinin bir işareti.
Bunu gerçekleştirmek için ekonomi, ertelenen borçlar, seçim öncesinde yabancı ülkelerle girilen ve içeriğine hâkim olmadığımız taahhütler, yerel seçimlerin yaklaşıyor olması zaman tanıyacak mı bilmek zor.
Düne göre daha demokratik bir ülkede yaşayacağımız gibi romantik bir heyecana kapılmaya gerek yok.
Ama ekonomi, dış politika ve oy verme dinamikleri Erdoğan’a düne kadar gittiği gibi devam etmesinin zor olduğunu hissettirmiş görünüyor.
Erdoğan eski Erdoğan. Ama kabinesi yeni. İçeriği ile, beklenen politika seti ile fabrika ayarlarına daha yakın bir çizgi izleyeceği izlenimi vereceği anlaşılıyor.
27 Mayıs’a kadar takip edilen irrasyonel ve hukuk dışı politikaların bir günde unutulması ya da etkilerinin yok sayılması mümkün değil. Ama ortada bir değişim işareti var. Muhalefetin alternatifsizlik girdabına bu kadar gömüldüğü bir ortamda bu kabineye şans vermek eldeki en iyi alternatif.